4+4+4 ZARARLIDIR! KAYGILIYIZ!

16.08.2012

 

 

4+4+4 Eğitim modelinin eğitim sistemine, çocukların sosyal ve psikolojik durumuna ve hekimlere etkilerinin kamuoyuyla paylaşıldığı basın toplantısı 16.08.2012 tarihinde İzmir Tabip Odasında yapıldı.

Toplantıya; İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Ceyhun BALCI,  Eğitim-İş Sendikası İzmir Şube Başkanı Bülent TURAN, çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Müge TAMAR katıldı.

 

Basınımızın değerli temsilcileri,

Kısaca 4+4+4 olarak adlandırılan yasal düzenleme sorunlar üretiyor. Önümüzdeki ay okullar açılıyor. Yüz binlerce çocuğumuz ders başı yapacak. Okula başlayacak çocuklarımız ve elbette o çocuklarımızın ana-babaları bugünlerde farklı bir heyecan yaşamaktalar.

Sekiz yıllık temel eğitimin dilimlenmesi nedeniyle okulları kapatılan, başka okullara dönüştürülen öğrencilerimiz ve ailelerinin dertlerine okula yeni başlayacak olanlarınki eklenmiş durumda!

Yapılan yasal değişiklikler ile okula başlama yaşı 66 ay olarak belirlenmiş durumda. Böylelikle 5 yaşındaki çocuklarımızın okula başlaması zorunlu tutulmakta. Hatta, yeni düzenlemeye göre yaşları 60-66 ay arasında değişen çocuklar da velilerinin onayı ile ilk dört yıllık öğretime başlayabilecekler.

Başka birçok alandaki sorunlarımıza kaynaklık eden “ortak aklı harekete kullan(a)mama” eksikliğimiz burada da kendisini gösteriyor. Oysa, inanıyoruz ki böyle bir düzenleme yapılmadan önce hekimlere ve eğitimcilere de danışılmış olsaydı bu hataya düşülmemiş olurdu!

Okula başlama yaşının 66 aya indirilmiş olması çocuklarımız için zararlıdır!

Okula başlama yaşının 66 aya indirilmiş olması eğitimcilerimiz için de zararlıdır!

Okula başlama yaşının 66 aya indirilmiş olması biz hekimlere ek ve gereksiz iş yükü yaratacaktır. Bu bakımdan biz hekimler için de zararlıdır.

Okula başlama yaşının 66 aya indirilmiş olması  “eğitim birliği” ilkesini derinden yaralayacağı için Cumhuriyetimiz için de zararlıdır!

Ruhsal sağlık, geniş anlamda, duygusal yönden tam bir iyilik hali olarak tanımlanır. İnsan fiziksel, zihinsel ve psikolojik olgunlaşma adımlarını biri oluştukça diğeri kolaylaşacak şekilde, biri birine paralel olarak ve biri birinden etkilenerek giden gelişimsel dönemler boyunca sürdürür.

Çağdaş bilimsel görüşlere dayanmayan hızlı politik kararlar, kuşaklar boyu etkili olabilen olumsuz sonuçlara yol açabilmektedir.

Eğitim sistemi, sonraki kuşaklara belirgin etkileri dolayısıyla, deneme-yanılma yaklaşımı için uygun bir alan değildir. Bu nedenle, üniversitelerin çocuk psikiyatrisi anabilim dalları, psikoloji bölümleri ve eğitim fakülteleri gibi, bu alanda çağdaş bilimsel bilgi birikimine sahip olan birimlere danışılmaksızın İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nda değişiklik yapılması hatalı bir uygulamadır.

Okula başlama yaşının 66 aya indirilmesi uygulamasının sakıncaları ve çözümü olanaksız zorlukları hemen gün ışığına çıkmaya başlamış, Sağlık Bakanlığı tarafından, çocukların okula başlamasına engel durumlarının çocuk hekimlerinin raporları ile belirlenmesi durumunda okula başlamanın ertelenmesinin mümkün olacağı açıklanmıştır. Bundan sonra da bu yasanın çocukların gelişimleri açısından getireceği pek çok risk söz konusudur. Bunları kısaca sıralamak gerekirse :

  1. Beş yaş çocuğu (60-71 aylar arası) zihinsel, fiziksel, sosyal ve psikolojik olarak ilkokula henüz hazır değildir.

2.   Gelişim dönemi açısından henüz oyun çağında bulunan 66 aylık çocuğun, okul öncesi eğitim almadan ilkokul disiplinine girmesi, onun ruhsal, duygusal ve bilişsel gelişimini sekteye uğratarak yıllarca sürecek olan akademik hayatı açısından olumsuz sonuçlar doğurabilir.

3.   Ayrılık kaygısı, dürtü denetiminde ve kurallara uymada zorluk vb. sıkıntıların ortaya çıkma olasılığı artar. Beş yaşından önce el-göz koordinasyonunun, ince motor becerilerin, işlemsel düşüncenin, soyutlama, odaklanma ve dikkati sürdürme becerilerinin yeterince gelişmemiş olması dolayısıyla bu yaşta ilkokula başlatılan çocuklar öğrenmede zorlanacaklardır.

4.   Bu yaştaki çocukların okulda başarı elde etmede zorlanmaları gelişimsel açıdan normal olmalarına karşın, okul programının gerektirdiği kazanımları elde edememeleri nedeniyle ‘başarısızlık’ olarak yorumlanacaktır. Gereksiz olarak ‘zekâ geriliği’, ‘öğrenme güçlüğü’ veya ‘dikkat eksikliği’ gibi tanılar ortaya çıkabilecektir.

5.   Yeni uygulama ile aralarında yaklaşık 2 yıl fark olabilen çocukların aynı sınıfta ilkokula başlaması gündemdedir. 72-81 aylık çocukların 60-66 aylıklara göre gelişimsel olarak çok daha önde olmaları; onlardan daha hızlı öğrenmeleri ve beklenenleri daha kolay yerine getirmeleri doğaldır. Bu durumda, 60-66 aylık çocuklar kaçınılmaz olarak sınıfın daha başarısız ve geriden gelen grubunu oluşturacaklar, yani daha okula başlarken başarısızlık duygusuna mahkûm edileceklerdir. Oysa ilkokul çağı boyunca gelişimsel görev başarı duygusunun ve çalışma isteğinin oluşmasıdır.  Erken dönemde yerleşen başarısızlık duygusu, daha sonra da çocukların kendilerine güven duymalarını engeller.

 

Endişelenen birçok veli çocuğunu okula göndermek istememektedir. Milli Eğitim Bakanı ise bu uygulamanın yanlışlığını ve sakıncalarını görmek ve çözüm aramak yerine, “çocuğunu okula göndermek istemeyen” velileri Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelere başvurarak fiziksel ve zihinsel olarak “okula başlamaya uygun değildir” şeklinde rapor almaya yönlendirmektedir. Böylece çözüm bulma işi, hiç danışılmadan hekimlere atılmaktadır. Sağlık Bakanlığı tarafından, çocukların okula başlamasına engel durumlarının çocuk hekimleri, nöroloji uzmanları ve çocuk-ergen psikiyatrisi uzmanı hekimlerin raporları ile belirlenebileceği açıklanmıştır. Bu düzenlemeler ve yönlendirmeler, endişelenen ailelerin bu yıl çocuğunu okula başlatmamak için hastane kapılarına dayanmasına yol açmıştır.

Plansız, programsız, bilimi ve tarafların itirazlarını dikkate almadan dayatılan uygulamalar nedeniyle aileler ve hekimler zor duruma sokulmuştur. Çünkü bir çocuğun değerlendirilmesi en az 30-45 dakika sürdüğünden, yoğun başvurular nedeniyle randevu sıraları çok uzayacak ve çocukların bir kısmı okul açılma zamanı geldiğinde değerlendirilememiş olacağından, yanlış sınıfa verilme riskiyle karşı karşıya kalacaktır.

Sonuç olarak yeni dönemin başlamasıyla birlikte çocukları okullarda bir kaos ortamı beklemektedir. Bu kaostan, öğrencilerin onarılamayacak zararlar görme tehlikesi vardır. Bilimsel değil, sezgisel yaklaşımlar ile getirilen doğa yasalarına aykırı yasal düzenlemeleri uygulamaya koymanın bedelini, toplumun en incinebilir kesimi olan çocuklar ödeyecektir. Çocukların 72 aydan önce ilkokul 1. sınıfa başlatılmaları, kaygı bozukluklarına, okul başarısızlığına, kendine güvensiz olarak büyümeye ve davranış sorunlarına yol açabildiğinden, sakıncalıdır.

Bu bilimsel gerekçeler ışığında ilkokula başlama yaşı 72 ay ve üstü olarak ivedilikle düzeltilmelidir. Önümüzdeki eğitim-öğretim yılı için söz konusu yasal düzenleme yetiştirilemeyecekse, Milli Eğitim Bakanlığı eğitimle ilgili bilimsel ve sivil toplum kuruluşları ile bir araya gelerek çocukların zarar görmeyeceği bir çözümü ortaya koymalı, aileleri hekimlere yönlendirmekten vazgeçmeli, ülkenin eğitim sorunlarının çözümü için hekimlerden çare bekler duruma düşmemelidir.

İzmir Tabip Odası                                                             Eğitim-İş İzmir Şubesi

 

 

5 Yaş Çocuğu

Bu haber 2839 kez okunmuştur.