İzmir Sağlık Platformu, 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü ve katledişinin 12. Yılında Dr. Ersin Arslan’ı anmak üzere 17 Nisan 2024 tarihinde İzmir İl Sağlık Müdürlüğü önünde bir araya gelerek bir basın açıklaması yaptı.
Basın açıklamasına İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak, Genel Sekreter Uzm.Dr. F. Yüce Ayhan, Yönetim Kurulu Üyeleri Uzm.Dr. Ceylan Özkan, Prof.Dr. Hakan Kültürsay, odamız üyeleri ve İzmir Sağlık Platformunda bulunan sendika ve dernek temsilcileri katıldı.
Basın açıklamasının açılış konuşmasını yapan Prof.Dr. Süleyman Kaynak “Sevgili Dr. Ersin Arslan’ı 12 yıl önce bugün bir sağlık şiddeti nedeniyle kaybettik. O bizim için gerçekten çok önemli bir kırılma noktasıdır. Çok önemli bir olaydır, ama her gün Türkiye’de en az 80 tane 90 tane 100 tane beyaz kod verilmeye devam ediliyor. Maalesef ve sanki sağlıkta şiddet bir politik bir hükümet politikasıymış gibi bir siyasi iradenin göstergesiymiş gibi, sağlık sisteminin bir parçasıymış gibi, inatla herhangi bir önlem almadan maalesef devam etmektedir. Bundan hekimlerimiz, hemşirelerimiz tüm sağlık çalışanlarımız hatta hasta yakınlarımız ve hastalarımızın kendileri de etkilenmektedir. Ersin Arslan’ı hem anmak hem de tekrar sağlık sistemindeki bu sağlıkta şiddet, sağlık terörü diye tanımladığımız olgunun tekrar farkındalık açısından kamuoyuna dikkati çekmek üzere İzmir Sağlık Platformu olarak bir araya gelmiş bulunmaktayız.” dedi.
Ortak basın açıklaması metni İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Uzm.Dr. F. Yüce Ayhan tarafından okundu. Uzm.Dr. F. Yüce Ayhan “Gaziantep’te görevi başında katledilen meslektaşımız Dr. Ersin Arslan’ın ölümünün üzerinden 12 yıl geçti. TTB tarafından “sağlıkta şiddete karşı mücadele günü” ilan edilen bu günde, başta Dr. Ersin Arslan olmak üzere, sağlıkta şiddet nedeniyle bugün aramızda olmayan, kaybettiğimiz tüm meslektaşlarımızı saygıyla anıyoruz.
Son 20 senede sağlık kurumlarında ve çalışma ortamlarımızda karşılaştığımız şiddet korkunç boyutlara ulaşarak biz hekimlerin/sağlık emekçilerinin en yakıcı sorunu haline gelmiştir. 2023 yılında kamuoyuna yansıyan Beyaz Kod verilerinden günde ortalama 50’den fazla sağlıkta şiddet başvurusu yapıldığını biliyoruz. Üstelik yaptığımız çalışmalarımızda da gördüğümüz, sağlıkta şiddet olaylarının yarıdan fazlasında Beyaz Kod bildirimi yapılmadığıdır. Sağlık çalışanları olarak bizler neredeyse her gün sözel şiddete maruz kalıyoruz ve bu kayıtlara girmemektedir.
Sağlıkta şiddetle baş etmekte zorluk yaşadığımız, hatta nefes bile alamaz hale geldiğimiz herkes tarafından bilinip, kabul edilmesine rağmen; halen gerçek nedenler görmezden geliniyor ve bu nedenlere yönelik çözümlere yaklaşılmıyor.
Sağlık Bakanlığı’nın uyarı ve çağrılara rağmen sağlıkta şiddetle alakalı halen herhangi bir ciddi adım atmaması, Dr. Ersin Arslan’ın ölümünden sonra olduğu gibi, yeterli olmayan yasal düzenlemelerle yetinmesinin nedeninin sağlıkta şiddetin sona erdirilmesine yönelik bir adım olmadığını, sistemi korumaya yönelik olduğunu biliyoruz. Üstelik Sağlık Bakanlığı Beyaz Kod verilerini bizimle ile paylaşmaktan da kaçınıyor! Ancak biz, TTB olarak bu bilgileri sınırlı da olsa mahkeme kararıyla alabiliyoruz.
Tüm bunlar, her geçen gün bizi çalışamaz hale getiren şiddetin çözümüne dönük etkin, sahici adımlar değildir. Kamu otoritesinin, ilgili meslek örgütü ve sendikalarla en küçük işbirliğinden dahi kaçınması da şiddeti bitirmeye yönelik ciddi bir irade olmadığının delili olarak karşımıza çıkmaktadır. Eğer yasa ve düzenleme önerilerimize kulak verilseydi; 2022 yılında Konya’da hastanede silahlı saldırı sonucu kaybettiğimiz Dr. Ekrem Karakaya ve daha birçok meslektaşımız şu an hayatta olabilirdi.
Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla birlikte hasta ve yakınlarının müşteri olarak görüldüğü ve sınırsızlık tanındığı, biz sağlık çalışanlarının ise gittikçe değersizleştirildiğimiz bir sistemde çalışmaktayız. Sağlıkta şiddet bizi tüketen bu sistemin, hastalarla ve kendi aramızda oluşan sağlıksız iletişimin bir parçası haline gelmiştir. Ancak bireyci, sermaye odaklı ve ölümcül bir rekabeti önümüze koyan sağlık sistemi sadece şiddet üretmiyor. Bu sistemde sağlık hizmetleri de niteliksizleşiyor ve sonucunda toplumun sağlığının daha da geriye gittiğini istatistikler bize gösteriyor.
Sağlıklı çalışma koşullarında, tükenmeden ve şiddet görmeden nitelikli sağlık hizmeti verebilmemiz için sağlık sisteminin daha eşitlikçi, toplumun sağlığını önceleyecek şekilde yeniden inşası zorunludur. Bunun dışında sağlıkta şiddet yasa teklifimiz kabul edilmeli, idarecilerin sorumluluğu göz ardı edilmemeli, çalışma ortamımızın düzenlenmesi için TTB olarak önerdiğimiz çözümler dikkate alınmalıdır. Bunlar aynı zamanda uluslararası kabul görmüş önlemlerdir.
Tabii ki toplumsal alanda büyüyen şiddet iklimi ve bizi birbirimize düşman ederek kazanç sağlamaya çalışan zihniyetin varlığında sağlık alanında şiddetin de var olacağını biliyoruz. Dolayısıyla şiddetle her alanda mücadele etmekten başka bir şansımızın olmadığı açıktır. Ancak mücadele, dayanışma ve örgütlülükle, “şiddet sona ersin” sloganının tüm dünyada yankılanmasıyla şiddetsiz bir yaşamı hep birlikte kurabiliriz.
Türk Tabipleri Birliği ve tabip odaları olarak bu zamana kadar çalışma ortamlarımızdaki şiddet sorununun çözümü için her alanda, her düzeyde emeğimizi ortaya koyduk. Sağlıkta şiddet nedeniyle kaybettiklerimizin anılarını yaşattık, yaşatacağız. Sağlıkta şiddete karşı mücadele gününde sözümüzü yineliyoruz! Sağlıkta şiddet sona erene kadar mücadeleden vazgeçmeyeceğiz!” dedi.
İzmir Sağlık Platformu temsilcilerin yaptığı konuşmaların ardından basın açıklaması "Sağlıkta Şiddet Sona Ersin” "Sağlıkta Şiddete Hayır" sloganlarıyla sona erdi.