İzmir Tabip Odası’nın da bileşenlerinden olduğu İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla bir basın açıklaması yaptı.
Basın açıklamasına İzmir Tabip Odası Yönetim kurulu Üyesi Uzm.Dr. Ceylan Özkan ve İzmir Tabip Odası Çevre Komisyonu üyesi meslektaşlarımız katıldı. İzmir Mimarlık Merkezi’nde toplanıldıktan sonra Türkan Saylan Kültür Merkezi önüne kadar ‘Dünya Su Günü Farkındalık Yürüyüşü’ yapılarak burada ortak basın açıklaması kamuoyuyla paylaşıldı.
Dünya Su Günü ile ilgili olarak İzmir Tabip Odası açıklaması aşağıda paylaşılmıştır.
1993’ten bu yana 30 yıldır, her yıl belirlenen farklı temalar ile BM üyesi tüm ülkelerde Dünya Su Günü etkinlikleri yapılıyor.
2024 Dünya Su Günü teması ‘Barış için sudan faydalanmak’ olarak belirlendi.
Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre; yetersiz ve güvenilir olmayan su nedenli hastalıklar her yıl dünyada 1,4 milyon insanın ölümüne yol açarken, 74 milyon insanın da yaşam yılı kaybına neden oluyor. Yine DSÖ’nün açıklamalarına göre; dünya nüfusunun ¼’ünü oluşturan 2 milyar insan güvenli ve yeterli suya ulaşamıyor.
Kapitalist sistem bir yandan, endüstriyel kirlilik, doğaya kontrolsüz bırakılan kimyasal ve tehlikeli atıklarla, mevcut su kaynaklarımızın kirlenmesine neden olmakta,
diğer yandan da karbonu ve suyu tutacak yeşil alanların ve toprağın yerine yaptığı asfalt yollar , beton yapılarla, madenlerle ve fosil yakıt tüketimiyle , karbon salınımındaki artışına, böylelikle iklim krizine ve küresel ısınmaya yol açarak tatlı su depomuz olan buzulların erimesine ve mevcut tatlı su kaynaklarımız tükenmesine neden olmaktadır.
Aynı sistem, diğer yandan da suyu özelleştirip ticarileştirerek tüm canlılar için en temel hak olan sağlıklı suya ulaşımda eşitsizliği körüklemektedir.
Bu da su için artan rekabete, hatta çatışmalara yol açmaktadır. Bugün içinde bulunduğumuz iklim krizi bir sonraki pandeminin kuraklık olabileceğine işarat etmektedir.
Tüm canlılar için en temel yaşam kaynağı olan su varlığına göre ülkeler sınıflandırıldığında;
yılda kişi başına düşen ortalama kullanılabilir su miktarı 1.000 m3'ten az olan ülkeler "su fakiri",
2.000 m3'den az olan ülkeler "su sıkıntısı çeken ülkeler "
8.000 - 10.000 m3'ten fazla olan ülkeler ise "su zengini" ülkeler olarak kabul edilmektedirler.
Ülkemiz şimdiden , yetersiz su kaynakları nedeniyle su sıkıntısı çeken ülkeler grubunun içindedir. (Kişi başına yıllık tüketilebilir su potansiyelimiz yaklaşık 1.500 m3dür.)
Küresel iklim krizini de göz önüne alarak yapılan, geleceğe dönük tahminlere göre 2030 yılında, kişi başına yıllık tüketilebilir su potansiyelimizin 1000 m3 civarına düşeceği ve “su fakiri” ülkeler sınıfında yer alacağımız ortaya konmaktadır.
Yalnızca son bir yılda yaşadığımız iki büyük felaketi; 2023 6 Şubat depremleriyle neredeyse yok olan bölge alt yapısını ve bu yıl 13 şubat Erzincan İliç’te “Çöpler Altın Madeni” liç alanındaki heyelan sonucu halen devam eden siyanür ve diğer tehlikeli maddeleri içeren 10 milyon m3’ten fazla toprak içindeki tehlikeli maddelerin yeraltı sularına sızması ya da yüzeysel sulara karışması riskini düşündüğümüzde ‘Su fakiri ‘ ülkeler arasında olmamızın 6 yıl bile sürmeyeceğini tahmin etmek zor olmasa gerek..
Toplumun sağlıklı yaşam hakkını savunmaya devam ediyor ve diyoruz ki;
Zaten yetersiz olan tatlı su kaynaklarımız madencilik, endüstrileşme ve çarpık kentleşme tehditlerinden korunmalı, su havzalarımız her türlü imara kapatılmalıdır.
Ülkemizde yaşayan her bireyin güvenilir ve temiz suya kolay ve parasız ulaşım hakkı olmalıdır.
Belediyelerimiz içilebilir suyu çeşmelerden akıtmalı, yurttaşlar, damacana şirketlerine de para ödemek zorunda bırakılmamalıdır.
Son yıllarda bazı büyük kentlerimizde hazırlıklarını gördüğümüz “suyun özelleştirilmesi ve ticarileştirilmesi” ile ilgili girişimlerden derhal vazgeçilmelidir.
Bu yılın Dünya Su Günü temasına geri dönecek olursak “Barış için sudan faydalanmak” ancak su kaynaklarının kirletilme ve tüketilmesine neden olan politikalara ve suyun ticarileştirilmesine karşı verilecek su hakkı mücadelesiyle mümkündür. Ve bizler İzmir Tabip Odası ve meslek örgütümüz TTB olarak bu mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz! denildi.