Meslekte 40. Yıl Onur Plaketi Töreni 05 Mart 2024 tarihinde yapıldı.

21.03.2024

İzmir Tabip Odası tarafından düzenlenen meslekte 40. Yıl Onur Plaketi Töreni 05 Mart 2024 Salı akşamı İzmir Mimarlık Merkezinde gerçekleştirildi.

Tören kokteyl ile başladı. Bu yıl 1984 yılı mezunlarının aldığı onur plaketi törene katılan yaklaşık 250 meslektaşımıza verildi.

Törenin sunumu Doç. Dr. Nilgün Yener tarafından yapıldı.

Törenin açılış konuşmasını yapan İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak, “Tıphane, Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane veya Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane, kökü Osmanlı Padişahı II. Mahmud'un 14 Mart 1827'de açtığı Tıphaneye uzanan Türkiye tarihindeki ilk tıp fakültesidir. 14 Mart 1827 ‘nün üzerinden 197 yıl geçti. 3 yıl sonra 200. Yıla ulaşacağız. Bu topraklar, çok kadim dönemlerden bu yana adeta insanların hastalanmamaları, hastalanırlarsa iyileştirilmeleri, sağaltımları ve onların güzel bir yaşam sürmeleri için hazırlanmış bir doğa parçasıdır. Ege bölgesinde Asklepios ve kızı Higea , Bergamada Galen, Datçada Alkmaion , Urlada Anaksagoras , Kos’ ta İstanköylü Hipokrat ,burnumuzun dibinde Agamemnon kaplıcaları ve daha niceleri , tarih boyunca insanlara şifa oldular , tedavi ettiler…. Hatta buralara ölüm giremez bile dediler…Bundan 197 yıl önce bilimsel anlamda tıp eğitiminin başlangıcına tanık olduk. Tıp bilgisi, ordunun ihtiyaçları ile sınırlı olarak planlanıp gelişirken, bir yandan da toplumu saran pek çok hastalık, Anadolu nüfusunu kırıp geçirdi. Osmanlıdan kalan miraslardan bir kısmı da bu pek çok yaygın salgın hastalıklar idi. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, yıllarca Balkanlardan Afrikaya , Arabistan çöllerinden Anadolunun  her köşesinde  savaşlarla , ölümlerle , yaralarla , sakatlık ve salgın hastalıklarla iç içe yaşamış ve  sağlık hizmetinin ne kadar önemli olduğunu çok ciddi olarak kavramış bir devlet adamı idi.  Bu nedenle, henüz Cumhuriyet kurulmadan, önce bu mirası tespit etti: Nüfus 13 milyon, okuma yazma erkeklerde %7, kadınlarda %04 idi. Tüm ülkede 86 hastane, 554 doktor, 60 eczacı ve bebek ölüm oranı %50 ‘lere ulaşan bölgeler vardı … Meclis açılışından sadece 12 gün sonra, 2 Mayıs 1920 de 3 numaralı yasa Sıhhıye ve Muavenet_i İçtimaiye Vekaletinin kuruluş yasasıdır. 
Her zaman heryerde , Atatürk ve arkadaşlarının Osmanlıdan devraldığı sağlık mirasını nasıl iyileştirdiklerine , veremle savaş , sıtmayla savaş , trahomla savaş , frengiyle savaş ve leprayla savaş öykülerini hayranlıkla hatırladık . Cumhuriyetin örnek okulları köy enstitülerinin sağlığa kattıklarını ve Hıfzıssıha , Çocuk Esirgeme Kurumu, Kızılay ve Gülhane gibi kurumların geliştirilmesi çok önemli adımlardı. Hikmet Boranlardan başlayıp, Refik Saydam, Reşit Galip, Behçet Uz, Muhittin Erel , Veli Lök , Orhan Süren , Cumhur Ertekin, Nusret Fişek, Erdal Atabek  kuşaklarının  yaptıklarının tanığı olarak mesleğimizi sürdürdük. O bilimsel ahlakı canlı tutmaya çalışarak ve hekimlik erdemlerini taşıyarak ve kollayarak yıllarımızı geçirdik. Bu yaygın hastalıkların nerdeyse 10 yıl gibi çok kısa zamanda ortadan kalkacak dereceye indirildiğini ve bu büyük sağlık mücadelesinin tüm dünyaya örnek olacak şekilde başarıldığını gördük…  Bu nedenle de yıllar yılı, 14 martları bizler bayram olarak yaşadık andık, yaşattık.  Bugün ise 21 yılını bulmuş “sağlıkta dönüşüm” ün sonuçlarını her gün yaşamaya devam etmekteyiz. Sağlıkta dönüşümün temeli “hekimin itibarsızlaştırılmasına “dayanmaktadır. Sağlıkta dönüşüm, hastanın müşterileştirilmesine, kurumların kendi yağı ile kavrulmak zorunda bırakılan ticarethanelere dönüşmesine ve tüm hastaların üçüncü basamakta bakılması gibi evrensel sağlık hizmeti değerleriyle hiçbir şekilde bağdaşmayan temellere dayandırılmıştır. Gelinen nokta, yoksullaşan, band çalışanı haline gelmiş, tükenmiş ve mesleğinden soğumuş, mali , idari , fiziki , psikolojik ve hukuki şiddet altında ezilmeye çalışılan , hakları yoksa yılmaya çalışılan hekimliktir. Gelinen nokta, artık hastanın asla ulaşamadığı ulaşsa da satın alamadığı pahalı, endüstrileşmiş sağlık hizmetidir. Gelinen nokta, halkın artık sağlığını satın almak zorunda bırakılmasıdır. Geldiğimiz nokta, yıllar yılı şehir hastaneleri efsanesine ödenecek ve giderek çoğalan dev bütçelerdir. Gelinen nokta “beni Türk hekimlerine emanet ediniz “gibi dünyada söylenmiş en önemli sözlerden birisinden “giderlerse gitsinler” gibi büyük bir hatadır. Gerçekten de geldiğimiz nokta son 10 yılda 120.000 beyaz kod ve yılda üç bin hekimimizin yurtdışına göçüdür.  14 Martın 197. Yılında, ülkemizdeki sağlık alanı hala devam etmekte ise, hala insanlar bir şekilde sağlık hizmetine ulaşabiliyorlarsa, bu ; kamunun sağladığı organizasyondan çok , bu ülkenin , toprağını , taşını , halkını seven çocuklarının , hekimlerinin fedakarlığı ve vicdanı üzerinden yürümektedir. Büyük Önderimiz, bu ülkenin ve halkın, ücretsiz , kaliteli , yeterli ve bilimsel bir sağlık hizmetine kavuşması için, gösterdiğin yolda , “ en hakiki mürşit ilimdir fendir “ yolunda yılmadan devam edeceğimize başlattığın sağlık devrimini sürdüreceğimize söz veririz. dedi.

İlk olarak İzmir Eşrefpaşa Belediyesi’ne 6 Şubat Depreminde yaptıkları başarılı çalışmalardan dolayı ve KAHEV’e eğitime verdikleri desteklerden dolayı şükran plaketi sunumu yapıldı. 

Daha sonra 1984 yılı mezunları onarlı gruplar halinde plaketlerini İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu ve seçilmiş kurul üyelerinden plaketlerini aldılar.

 

Tüm Resimler için tıklayınız...

 

  
Bu haber 118 kez okunmuştur.