Bazı İlçe Seçim Kurulu Başkanlıkları tarafından İzmir İl Sağlık Müdürlüğüne iletilen, İzmir İl Sağlık Müdürlüğü tarafından da alt birimlere iletilen yazıda özetle, bazı kamu görevlilerinin seçim kurullarında görev almamak için istirahat raporu aldığı, seçim kurullarında görev alacak kamu görevlilerine zorunlu haller dışında rapor verilmemesi gerektiği, rapor veren hekimler hakkında adli ve idari işlem yapılacağı belirtilmektedir.
Anlaşılan odur ki; kamu görevlilerine istirahat raporu verilmemesi konusunda hekimlere talimat verilmek istenmektedir.
Hekimleri zan altında bırakan ve hukuki dayanakları tartışmalı bu yazıların etik açıdan da sorunlar taşıdığını düşünmekteyiz.
1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun ile hastalıkların tanı ve tedavisini belirleme yetkisi münhasıran hekimlere verilmiştir. Aynı Kanun’un 13.maddesinde, bir kişinin beden ve ruh sağlığı hakkında rapor düzenleme yetkisinin münhasıran hekimlere ait olduğu düzenlenmiştir.
Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 6.maddesinde, hekimin, sanat ve mesleğini icra ederken, hiç bir tesir ve nüfuza kapılmaksızın, vicdani ve mesleki kanaatına göre hareket edeceği, tatbik edeceği tedaviyi tayinde serbest olduğu düzenlenmiştir.
Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 6.maddesinde, hekimin, bir kimsenin sağlık durumu hakkında, bilimsel yöntemleri uygulamak suretiyle bizzat yaptığı muayene sonucunda edindiği vicdani ve fenni kanaata ve kişisel değerlendirmesine göre rapor vereceği düzenlenmiştir.
Hekimlerin düzenlemiş oldukları raporların içeriğine herhangi bir kişi veya kurumun müdahale etmesi, raporda yer alan değerlendirmelerin aksi sonuçlar doğuracak uygulamalar yapması mümkün değildir.
Hastanın istirahat raporu gerektiren bir hastalığının varlığı halinde, ilgili hasta hakkında istirahat raporu düzenlenmesi veya düzenlenmemesi konusunda herhangi bir kişi veya kurumun talimat verme yetkisi ve hakkı yoktur.
Hekimin düzenlemiş olduğu rapor içeriğinin bilimsel ilkelere uygun olmadığı yönünde bir kanaat oluştuğu takdirde, raporun fenne uygunluğunun değerlendirilmesi hastanın başka bir sağlık kuruluşuna (hakem hastaneye) sevki ile bu rapor hakkında görüş alınması ile mümkündür.
Hal böyle iken ve hukuki durumun yukarıda aktardığımız şekilde olduğu bilinmesine rağmen; ön yargılı, suçlayıcı ve tehdit içeren bir dil ile hekimlere talimat verildiği izlenimi oluşturan yazıların hekimleri zan altında bıraktığı açıktır.
Yukarıda yer verdiğimiz gerekçelerle, hekimlerin mevzuat ve etik ilkeler ile verilmiş olan mesleki hak ve yetkilerine müdahale niteliği taşıyan ilgili yazıların geri alınmasını ve hekim kamuoyundan özür dilenmesini bekliyoruz.
İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu