Acil Servislerde yaşanan tıkanmalar ve Şehir Hastanesinde artan sorunlar konulu basın toplantısı yapıldı.

14.02.2024

İzmir Sağlık Platformu, Erzincan İliç’te yaşanan maden felaketi, Acil Servislerde yaşanan tıkanmalar ve Şehir Hastanesinde artan sorunlar konularında 14 Şubat 2024 tarihinde bir basın açıklaması yaptı. 

Basın toplantısına, İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak, Hekim-Sen Sendikası İzmir Şube Başkanı Dr. Bahar Sarınergiz, İzahed Şube Başkanı Dr. Muhteber Çolak, Ses 1 Nolu İzmir Şube Eşbaşkanı Havva Akcan, Ses 2 Nolu İzmir Şube Eşbaşkanı Erkan Batmaz, Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği İzmir Şube Temsilcisi Ertuğrul Özarslan katıldı.

Basın toplantısını açılış konuşması İzmir Tabip Odası Başkanı Prof.Dr. Süleyman Kaynak yaptı. Prof.Dr. Süleyman Kaynak ilk olarak Erzincan İliç’te Çöplük Altın Madeninde yaşanan felakete değinerek, “Türkiye maalesef artık felaketler ülkesi olmuş durumdayız, dün heyelan yaşanan yerde 2010 yılından bu yana altın çıkarılmakta, bu bölgede siyanürle altın ayrıştırdığı bilinmektedir. Bu işletme birçok olayda tartışma konusu olmuş ve basına yansımış vergi affından yararlandığı dile getirilmiştir. Birkaç gün önce bu bölgedeki işçilerin uyarmasına rağmen firma çalışmaya devam etmiş uyarılar göz önüne alınmamıştır. Siyanür ülkemizin en önemli sorunlarından biri haline gelmiş, milyonlarca tonluk toprak değersiz hale getirilmiştir. Bu iktidar 300’ den fazla yurtdışı kaynaklı firmalara ruhsat vermiş olmasına rağmen ülkemize de bir katkısı yoktur. Ülkemizde siyanürün olumsuz etkisini önümüzdeki yıllarda görmeye başlayacağız. Madende kaybettiğimiz madencilerin yakınlarına başsağlığı diliyoruz.” dedi.

Daha sonra söz alan Ses 1 Nolu İzmir Şube Eşbaşkanı Havva Akcan, İzmir Bayraklı Şehir Hastanesi ile ilgili ortak basın açıklamasını paylaştı. Havva Akcan, “Şehir Hastaneleri projesi , yaklaşık olarak 10 yılı aşkın bir süredir gündemde olan ve bugün başlangıçtaki 33 projeden 21 tanesinin hayata geçirildiği aşamadayız. Bu hastanelerin toplam 34 tanesi açıldığında yatak kapasitesi 43.000 dolayında olacak. Bu hastanelerin 2024 yılındaki bütçesi 83.7 milyar tl. Olarak tespit edilmiş olup, günlük maliyet ise 229 milyon tl dir. Cumhurbaşkanlığı tarafından, merkezi yönetim bütçesi toplamı 2024 yılı için 11 trilyon 89 milyar 37 milyon 425 bin TL olarak teklif edilmektedir. Teklif edilen toplam miktarın yalnızca %6,6'sı (732 milyar 562 milyon 378 bin TL) Sağlık Bakanlığı için ayrılmaktadır. Bu durumda Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurumu sayısı yaklaşık 15 bindir. Bakanlık bütçesinin yaklaşık %12 lik bir kısmı açılmış ve açılmış şehir hastanelerine ayrılmıştır ve geri kalan 15.000 kurum ise bütçenin geri kalanını paylaşmaktadır. İzmir Bayraklı Şehir Hastanesi, 2060 yataklıdır ve Sağlık Bakanlığı mevzuatına bakılarak yapılacak bir hesaplama ile bu hastanenin etkili çalışması için 2500 uzmanlaşmış hekim , 3500 dolayında uzmanlaşmış hemşire ve sağlık memuru ve yine enaz 300 dolayında da diğer sağlık çalışanı ve sağlık dışı personel gerekmektedir. Bu hastanenin inşaatı ve açılmasına kadarki sürede bu personel hazırlığı yapılmamıştır. Bu nedenle de , daha önce uzun yıllardır İzmir , Ege Bölgesi ve hatta tüm ülkeden hastalara , gayet organize , etkili , kaliteli bir hizmet sunmakta olan , kadrosu ve alt yapısı ile oturmuş ve koordinasyonu gelişmiş , ayrıca eğitim ve öğretim ve araştırma , geliştirme konusunda da çok etkili olan hastanelerin , öğretim üyeleri , uzmanları ve asistanları , bu hastaneye görevlendirilerek , kervan yolda düzülür yaklaşımı ile aniden Şehir Hastanesi devreye sokulmuştur. İzmirdeki hastanelerin tümünde zaten eskiden beri en önemli sorun personel yetersizliğidir. Buna bakmaksızın , çok önceden , çok kaliteli ve koordineli, oturmuş sağlık hizmeti ve araştırma , eğitim çalışmalarını yapmakta olan , örneğin Bozyaka ve Tepecik başta olmak üzere , diğer bazı hastanelerden de yekün miktarda öğretim üyesi , hekim ve asistan ile sağlık çalışanlarının , şehir hastanesine görevlendirilmesi , bu hastanelerin tamamen çökmesine buralarda sağlık hizmetinin verilmesinde ciddi sorunlarla karşılaşılmasına yol açmıştır. Bu konu , bu hastanelerde çalışmakta olan personelin , maddi , manevi , mesleki ve moral olarak ağır koşullar altında kalmasına ve tükenmelerine yol açan bir durumdur. Bu personelin  sorunlarına her yönü ile çözüm üretilmesi acilen zorunluluktur. Kaldı ki görevlendirme ilkelerine uygun görevlendirmeler yapılmadığı ve geçici görevlendirme süreçlerinde hangi kriterlerin geçerli olduğu da bilinmemektedir ve yasal mevzuata  uygun olmayan bir çok görevlendirme ve geri görevlendirmeler adeta birer eziyet ve halini almıştır. Geride kalan hastanelerin hasta yükünde , kalan personele oranla artış olmuş , örneğin Tepecik ve Bozyakanın hacminin küçülmesi ile Atatürk Devlet hastanesinin yoğunluğu çok belirgin bir şekilde artmış görünmektedir. Bu planlamaların yapılmadan , Şehir Hastanesinin aniden açılması , sağlık hizmetlerinde ciddi aksamalara yolaçmış ve açacaktır. Kaldı ki , inşaat firması tarafından , Şehir Hastanesinin tıbbi ve tıbbi olmayan tüm donanımı hazır sağlanmış olması gerekirken  , eski hastanelerin tıbbi ve tıbbi olmayan pek çok donanımı buraya taşınmış ve adeta bu hastaneler donanımsız  bırakılmıştır. Bunun yasal bir işlem olmadığı , yapılmış szöleşmelere uyulmadığı aşikardır. Bu hastanedeki sağlık çalışanları , Sağlık Bakanlığına bağlı personel iken , sağlık çalışanları yanısıra hastanede hizmet veren diğer yardımcı personel , inşaat firması tarafından temin edilmiş taşeron firmaların elemanlarıdır. İnşaat firması olabildiğince az eleman ile olabildiğince çok iş yapılmasını sağlamaya çalışarak kar amacı güttüğü için , tıbbi hizmetlere ek olarak verilmesi gereken her türlü destek hizmet yapılamamakta ve tıbbi hizmetler buna bağlı olarak , gecikmekte , aksamakta ve yapılamamaktadır. Bu durum özellikle nöbetlerde ve ameliyathanede çok yetersiz destek personeli ile hizmetlerin yapılamamasına , gecikmesine , aksamasına yol açmaktadır. Bu herşeyden önce hasta mağduriyetine yol açacak sorunlar yanış ıra , hasta yakınlarının da tepkisi ve hatta sağlıkta şiddetin artmasına yol açacak bir uygulama biçimidir. Bunun değiştirilmesi ve yeterli , eğitimli ve sabit sağlık personeli  ile ünitelerin kendi iç yönetimleri ile hizmetlerini düzenlemeleri sağlanmalıdır. Sağlık çalışanlarının , sadece çalışacağı varsayılmış , hiçbir şekilde diğer gereksinimleri gözetilmemiş  , giyinme alanları , dinlenme odaları, nöbet alanları hiçbir şekilde insani ölçeklerde ve yeterli olarak yapılmamıştır. Aynı şekilde , çalışanın günlük yaşam kolaylıklarını sağlayacak tedbirler alınmadığı gibi , yemek mekanları , besine hızlı ulaşım ve yemek kaliteleri ve yeterlilikleri asla göz önüne alınmamıştır. Bu konuda hizmet alınan ve sadece kar hırsıyla çalışan taşeron firmalar , en az ve en kötü hesabı ile hizmet etme planı içindedirler ve bu sağlık çalışanlarını yaşamını çok zorlaştırmakta ve tüketmektedir. Bunların acilen düzeltilmesi zorunludur. Çalışanlar , hastaneye ulaşım konusunda da ciddi sorunlar yaşamaktadırlar. Ulaşımda , bir taşeron firma üzerinden “ sağlık hizmetleri müdürlüğüne “ müracaat edilmesi belirtilmiştir. Bu Hastane tarafından mı yoksa özel şirket tarafından mı organize edildiği belli olmayan ulaşım hizmeti çok fahiş fiyatlarla , hastaneye zamanında ulaştırılması gereken personeli çok zor duruma düşürmekte ve işverenin bu alanda , tüm giderleri çalışana yüklemek gibi yaklaşım içinde olduğu görülmektedir ve bu da kabul edilemez bir durumdur. “ dedi.

Acil Servisteki tıkanmaların yaşanmakta olduğunu söyleyen Prof. Dr. Süleyman Kaynak, ortak basın metnini kamuoyuyla paylaştı. “Acil servislerdeki yığılma, esas olarak, ülkemizdeki genel sağlık sisteminin ciddi aksamalar göstermesinin bir sonucudur. 2022 yılında, acil servislere 130 milyon müracaat olmuştur. (https://www.trthaber.com/haber/saglik/acillere-nufusun-yaklasik-bir-bucuk-kati-basvuru-yapildi-735843.html). 

Bu rakamın 2023 yılında 150 milyonu aştığından söz eden bilgilendirmeler vardır.(https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/nufustan-fazla-basvuru-acil-servislere-150-milyonu-askin-hasta-kaydi-2163322) 

Oysaki bi çok ülkede , acil hasta sayısı , nüfusun ortalama %50 si dolayındadır. Bu rakam, %6’lara kadar da düşen ülkeler vardır. Örneğin bizim ülkemizde , 336 milyon nüfusu olan ABD’dekine göre daha fazla acil hasta bakılmaktadır. (https://www.cdc.gov/nchs/fastats/emergency-department.htm)

OECD ülkeleri ortalaması %20 dolayındadır. Bizde ise nüfusumuzun iki katı ( %200 ‘lük ) bir acil servis popülasyonu vardır. Bu başlıbaşına , genel sağlık sistemindeki çok ciddi aksamanın bir göstergesidir.
 (https://journals.sagepub.com/doi/10.1177/1039856220936629). 

Türkiyede toplam poliklinik sayısı 1 milyarın üzerine çıkmışken bunun %15 lik bir kısmının bakımını , sadece hekimlerin %4’lük kısmına acil servislerde  baktırmak , en azından “vicdan” la çözümlenemeyecek büyüklükte bir sorun olduğunu göstermektedir. 

 

1. Bunun bir çok nedeni vardır. En önemli neden artık MHRS sisteminin dolması ve insanların artık olağan poliklinik randevusu alamaz hale gelmeleridir. Bunun yanı sıra , acil servislerin 24 saat açık olması , ücretsiz olması , insanların mesai sonrası işgücü kaybı yaşamadan hızlı bir hizmet alma arayışı vb. nedenler söylenebilir. 

2. Burada, mevzuata uygun olmayan görevlendirmelerin eleştirilmesi hukuk devletinin gereğidir. TUS sınavında, belli bir eğitim amacı ile asistanlığa başlamış olan , hekimlerin , acil serviste mevzuata ve daha önceki bazı mahkeme kararlarıyla uyuşmayacak şekilde görevlendirilmeleri onlardan vicdani “ bir fedakarlık beklenmesinin uygun olmadığını anlatmak , hukuk devletinin kurallarına çağrı yapmak, meslek örgütlerinin ve sivil toplum örgütlerinin görevleri arasındadır. 


3. Dokuz Eylül Üniversite Hastanesi Acil Anabilim Dalından ayrılmaların sayısı ile yapılan Dekanlık açıklaması için de teşekkür ederiz. Ancak burada 13 rakamının , 19 dan daha az bir sayı olması , sorunun olmadığı anlamına gelmeyecektir. Ayrılma gerekçesi olarak “ feragat “ kavramının neyi karşıladığı da burada oldukça tartışmalıdır. (TDK : Anlamı: "Feragat" kelimesi, bir hak veya talepten vazgeçme, reddetme veya bir şeyden feragat etme anlamına gelir. ) Bu meslektaşlarımız durduk yerde neden “ feragat” etmişlerdir. Neden ihtisas haklarından vazgeçmişlerdir . Neye karşılık feragat edilmiştir.. 8 hekim ise TUS’a girip kazanmış ve başlamışken , neden , yeniden TUS’a girmeyi göze alarak , bu klinikten ayrılmıştır … Bu konu da izaha muhtaçtır. Kaldı ki , bu tür yer değiştirmelerin yaygın olmasının zikredilmesi , artık , bir çok klinikte benzer sıkıntıların yaygın olduğu kanaatini de pekiştiren bir itiraf yerine geçmiş olabilir. 

4. Bir anabilim Dalından bu şekilde ayrılmalar, ister feragat ister istifa isterse başka isimle anılsın , Türkiyede ilk kez açılmış olan Acil Anabilim Dalı için çok üzücü bir durumdur. Bu Anabilim Dalı, gerek kuruluşu ve gerekse şimdiye kadarki performansı, yetiştirdiği insanlar ve yayın kapasitesi olarak , Türkiyede örnek kliniklerden birisidir. Bu klinikten ayrılmalar, burayı tercih edecek insanlar üzerinde caydırıcı etki yapabilir. Bu caydırıcı etki genişleyerek , ülkemizin en başarılı tıp fakültelerinden birisi olarak , fakültenin diğer bölümlerine de yayılabilir. Bu çok ciddi ve onarılmaz bir yara halini alabilir. Bu nedenle, bu konudaki rahatsızlıkların  bir an önce giderilmesi ve  Dokuz Eylül Tıp Fakültesinde , çalışma barışının , yeniden tesisi yönünde çaba gösterilmesi gereklidir.” Meslek odası olarak yaptığımız çağrıların, polemik içerikli değil, mevzuata uygun işleyişlerin gerçekleştirilmesiyle karşılık bulacağı umudunu taşımaktayız.” dedi.

Diğer katılımcıların kısa konuşmalarının ardından basın toplantısı sonaerdi.

 

 
Bu haber 92 kez okunmuştur.