‘Yazık Bu Ülkenin Gençlerine, Geleceğine’ basın açıklaması 28.12.2023 tarihinde yapıldı

28.12.2023

İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu tarafından, 2023 yılı ve 2024 yılına girerken özellikle ülke gençlerinin geleceğine ilişkin kaygılarının paylaşıldığı basın açıklaması 28 Aralık 2023 tarihinde İzmir Tabip Odası Konferans Salonunda yapıldı. 

Basın Açıklamasına İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak, Yönetim Kurulu Genel Sekreteri Uzm.Dr. F. Yüce Ayhan ve Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hakan Kültürsay katıldı.

Basın açıklaması Prof. Dr. Süleyman Kaynak tarafından okundu. Prof.Dr. Süleyman Kaynak, Ülkemizin toplam nüfusu, 85 milyon 279 bin 553 kişi iken bunun 22 milyon 578 bin 378'ini çocuklar oluşturmaktadır. Bu oran toplam nüfusun %26.5’luk kısmına tekabül etmektedir. AB ortalaması %18.1 dir. 18-24 yaş grubundaki genç nüfus ise 9.103.147 kadardır ve bu nüfus, toplamın içinde %10.7 lik kısmı oluşturmaktadır. O halde çocuk ve genç nüfus olarak ülkemizde 26 milyona yakın genç insan yaşamaktadır. Bu da toplam nüfusun %37.20 ‘sine denktir. Ülkemizde 2 milyon okul öncesi, 5.5 milyon ilkokul, 5.5 milyon orta ve 6.7 milyon da lise olmak üzere 20 milyona yakın ilk ve orta öğrenim öğrencimiz vardır. Üniversitelerimizde ise 6.950.142 öğrenci öğrenim görmektedir. Yaklaşık 27 milyon öğrencisi olan bir ülkeyiz. Ülkemiz genç bir nüfusa sahiptir. Bu nüfusun %24 lük kısmı ne iştedir ne de okuldadır. Neredeyse 7 milyon gencimiz ziyan edilen bir potansiyeldir ve bizim bu gençlerimize sahip çıkmamız gerekmektedir. ÇEDES projesi adıyla uygulamaya sokulmak istenen garabet, tevhidi tedrisat kanunu ve anayasaya aykırı olarak, hiçbir denetime ve kurala bağlı olmayan, tarikatların ulusal eğitim sistemine paralel bir yapı halinde sokulması çabasıdır. Bu çağdışı oluşumların sivil toplum kuruluşu adı altında, meşru yapılarmış gibi devlet eliyle topluma sunulması kabul edilemez. Bunu savunan ME Bakanının, o makamda hiç durmaması gerekir. ÇEDES kaldırılmalı, eğitim sistemi çağdaş, laik ve bilimsel temellere oturtulmalıdır…

Yüksek Öğretim Kalite Kurulu tarafından açıklanan veriler son iki yılda 728.490 üniversite öğrencisisin yüksek öğretimi terk ettiğini göstermektedir… Bu gençlerin çoğu bir zamanlar “orta direk” olarak tabir edilen, sabit ya da dar gelirli ailelerin çocuklarıdır. Bugün, ülkemizde çoğu 7500TL gibi bir aylık gelir ile geçinmeye çalışan 15.7 milyon emekli vardır…

Akademik Özgürlük Endeksi 2023 raporuna göre Türkiye 179 ülke arasında 166. sırada yer aldı. Türkiye uluslararası kuruluşlar tarafından ağır insan hakları ihlalleri ve özgürlük kısıtlamaları suçlamasına maruz kalan Kuzey Kore, Belarus ve Türkmenistan ile aynı grupta yer aldı…

Hukuk devleti olma konusunda da çok sorunlu bir dönemden geçmekteyiz. Bu konuda dün Hatay Milletvekili Can Atalay’ın  AYM tarafından verilen ikinci kez hak ihlali kararının yine 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hiç alakasız bir şekilde Yargıtaya göndermesi , artık Türkiye Cumhuriyeti anayasasının ilga edilmesi anlamını taşımaktadır…

Askerlik çağındaki gençlerimizin, bir kısmı, işsizlik korkusuyla Milli Savunma Bakanlığı kadrolarını tercih etmektedir. 21 yıldır ülke yönetiminde söz sahibi olan iktidarın amaç ve hedeflerini kamuoyu ile şeffaf biçimde paylaşmadığı, bazı sınır ötesi askeri harekatlar ya da yurt içindeki terör eylemleri nedeniyle bir çok gencimiz hayatını kaybetmektedir. Hayatını kaybeden her gencin haberiyle duyduğumuz acı tarifsizdir elbette. Terörün ve şiddetten beslenen siyasetin ortadan kalkması, “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesinin yaşam bulmasıyla olacaktır. Maalesef son bir hafta içinde 12 askerimiz hayatını kaybetmiştir. PKK bir terör örgütüdür. Bu örgütün 21 yıldır tek başına iktidarını sürdürmekte olan hükümete sorma hakkımız vardır: 21 yıldır PKK hala varlığını nasıl devam ettirebilmektedir? Tekrar şehitlerimize tanrıdan rahmet diler, tüm ailelerine ve yakınlarına ve ulusumuza başsağlığı dileriz…

Bugün 28 aralık . 12 sene önce 2011 de Roboskide 14 tanesi çocuk olmak üzere 34 vatandaşımız, katledildi ve burada da maalesef ağır bir hukuksuzluk ile , bu katliamın sorumluları yagılanamadı ve cazesızlık politikası içinde üstü örtülen bir olayın faili olarak kaldılar . Bunu asla kabul etmiyoruz. Bu konuda hala yargıya güvenmek istiyoruz ve cezasızlık politikasının burada geçerli olmamasını diliyoruz…

Ülkemiz Şubat 2023 itibariyle mevcut 127 devlet ve 74 vakıf olmak üzere 201 üniversite ile dünyada en çok üniversitesi olan 5. ülke durumundadır. Bu üniversitelerin 2/3’lük bir kısmı son 15 yılda açılmıştır. Ülkemizde her 685 bin kişiye bir üniversite düşmektedir ve bu sayı dünyadaki en düşük oranı temsil etmektedir.   Bu üniversitelerden 118 tanesinde tıp fakültesi vardır ve yine bunların önemli bir kısmı son 15 yıl içinde açılmıştır. Özellikle tıp fakültesi açmak çok ciddi bir yatırım, donanım ve yetişmiş insan gücü gerekirken mevcut tıp fakültelerinin çoğu pek çok açıdan yetersiz, sadece tabelası olan fakülteler olup diploma dağıtmaya yaramaktadır. Bu sene tıp fakültelerine 22.000’e yakın kontenjan verilmiştir ve tıp fakültelerinde toplam 112.058 (2022) öğrenci devam etmektedir. Bu öğrencilere hekim yetkinliği kazandıracak altyapı ne de insan gücü (öğretim elemanı) bulunmamaktadır. Birer diploma vererek mezun edilen tıp fakültesi öğrencilerinin hem kendileri ve hem de hastaları ileride ciddi sorunlar yaşayabilir…

Tıp fakültelerinden mezun olan hekimlerin -ki şu anda yıllık olarak yaklaşık 12.000 öğrenci mezun olmaktadır- önemli bir kısmı, ülkemizde hekimlik faaliyetlerinde bulunmak niyetinde değildir. Çalışma şartlarının ağırlığı yanında idari angaryalar (beş dakikada bir hasta muayene baskısı, nöbet, sürgün, rotasyon, görevlendirmeler vb.), mali yetersizlikler (asistan kök maaşı= 31 bin TL) psikolojik ya da fiziksel şiddet, kendini geliştirememek ve liyakatsizlik en önemli  faktörler olarak görünmektedir. Bu sene yaklaşık 3000 hekimimiz yani, toplam mezun miktarının ¼ lük kısmına tekabül eden sayıda hekimimiz TTB den iyi hal belgesi almıştır. “Beni “Türk Hekimlerine emanet ediniz“ övgüsünden“ Giderlerse gitsinler“ sövgüsüne evrilen bir dönüşümün girdabında sadece hekimler değil ülkeyi terk edenler. Geçen yıl yaklaşık 14.000 yüksek okul mezunu gencimiz ülkemizi terketti. Buna göz yummamalıyız…

Tıp fakültesinden mezun olan hekimlerimizin önemli bir kısmı Tıpta Uzmanlık Sınavlarına (TUS) yönelmekte,  hiçbir özendiriciliği kalmayan birinci basamak sağlık hizmeti alanını terk etmeye çalışmaktadır. Uzmanlık sınavına yönelen hekimler ise tıbbın ana dalları kabul edilen Dahiliye, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Genel Cerrahi ve Kadın Hastalıkları ve Doğum gibi branşları tercih etmemekte, Beyin Cerrahisi, Kalp Cerrahisi, Göğüs Cerrahisi, Ortopedi gibi meşakkatli cerrahi dallardan kaçmaktadır. Giderek hasta ile temasın en az olduğu, hasta kaynaklı şiddet olasılığının daha düşük olduğu branşlar tercih edilmektedir.  Zira, toplumda kışkırtılmış sağlık beklentileri, malpraktis adı verilen mesleki sorumluluk yükü ve gelir kaybı bu değişimde belirleyicidir. Bunun zararları çok ağır ve derin biçimde gelecek yıllarda hissedilecektir…

Öğretim üyeleri üniversiteleri terk etmektedir. Yakın zamanda emeklilik veya istifa nedeniyle Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 54 kadar, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden de 35 dolayında öğretim üyesi ayrılmıştır. Sağlıkta dönüşüm programı ile üniversite hastaneleri kendi mali kaynaklarıyla hizmet vermesi öngörülen birer işletme haline sokulurken öğretim üyeleri de bu mali kaynağı yaratma misyonuna itilmiştir. Bilimsel araştırma, geliştirme ve eğitim işlevleri yok sayılmıştır. Sonuçta, ülkemizde 201 üniversiteden hiçbiri dünya klasmanında ilk 400 içinde yer alamamaktadır. 400-500 bandında bulunan üç üniversitemiz ise kamu üniversitesi değildir. Bilimsel gelişkinliğin uluslar arası bir göstergesi olarak kullanılan yayın ve atıf indeksi (H indeksi) en yüksek bulunan Türkiye kökenli bilim insanlarının 10 kişisinden dokuzu ülke dışında yaşamakta ve yurtdışındaki üniversitelerde çalışmaktadır…

Sağlıkta şiddet genç hekimlerimizi ve sağlık çalışanlarımızı elimizden almaktadır. Son 10 yıl içinde 110.00 dolayında sağlıkta şiddet olayı yaşanmaktadır. Daha dün, Tepecik hastanesinde, silahlı bazı insanlar, acildeki bir hastaya ve sağlık çalışanlarına saldırmışlardır. Bireysel silahlanmanın önlenmesi, sağlıkta şiddetin son bulması için de acilen ve hemen şimdi en üst düzeyde önlemlerin alınmasını talep ediyoruz…

Gelinen noktada, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu günden bu yana kıt  ve kısıtlı olanaklarıyla yaratılan pek çok değerler erozyona uğratılmış, öğretimi gericileştiren, eğitimi niteliksizleştiren, bilimi kapı dışarı eden, ülkenin zenginliklerini peşkeş çeken uygulamalarla sağlıksız ve yoksul bir toplum, ümitsiz bir gençlik, fırsat eşitliğini yok eden bir eğitim sistemi yaratılmıştır. Dileğimiz ve mücadelemiz, eğitimde ve sağlıkta bilimin ışığıyla aydınlanan, hak eşitliğine dayalı adil ve çağdaş bir sistemin yaşama geçirilmesi, genç insan gücümüzün ziyan edilmemesidir. 

Basın Açıklaması tam metni için tıklayınız…

 

Bu haber 136 kez okunmuştur.