5 Haziran Dünya Çevre Günü etkinleri kapsamında, Konak Kent Konseyi, TMMOB İl Koordinasyon Kurulu, İzmir Tabip Odası, İzmir Barosu ve sivil toplum kuruluşları tarafından bir yürüyüş ve basın açıklaması düzenlendi.
Saat 15.30-17.00 arasında Dünya Çevre Günü etkinlikleri kapsamında Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde açılan bilgilendirme masasına İzmir Tabip Odası Çevre Komisyonu üyeleri Dr. Tuğrul Şahbaz, Dr. Ahmet Soysal, Prof. Dr. Ali Osman Karababa, Dr. M. Lütfi Çamlı ve Dr. Hasan Ter katıldı. Çevre Komisyonu üyeleri yaptıkları kısa konuşmalarda, kentin su sorunlarına, Gaziemir’de bulunan nükleer atıklara, Aliağa’da yapılan çevre yıkımına, Kültürpark’ın korunmasına, Çeşme Yarımada talanına, plastik çevre kirliliğine, deprem bölgesinde yapılan çevre yıkımına, asbestli molozların çevrede yarattığı etkiye, kentimizdeki bina yıkımları ile asbest sorunlarına ve çöp, moloz sahalarına değinildi. Çevrenin geleceğimiz için önemine değinildi ve sonuna kadar korunması gerektiği vurgulandı.
Yürüyüş ve basın açıklamasına, Konak Kent Konseyi, TMMOB İl Koordinasyon Kurulu, İzmir Tabip Odası, İzmir Barosu ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri, İzmir Tabip Odası adına ise İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak, Yönetim Kurulu Üyeleri Uzm.Dr. Ceylan Özkan, Prof. Dr. Hakan Kültürsay, Uzm.Dr. Haldün Öniz, Çevre Komisyonu üyeleri ve oda aktivistleri katıldı. Yürüyüşte, atık yönetimindeki eksiklikler, hava kirliliği, yeşil alanların azalması, asbest tehlikesi benzer biçimde çevre problemlerine dikkat çekildi.
İzmir Mimarlık Merkezi önünden başlayan yürüyüş basın açıklamasının yapılacağı Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde son buldu. Ortak basın açıklamasını Konak Kent Konseyi Başkanı Hamit Mumcu yaptı. Mumcu, "5 Haziran Dünya Çevre Gününü kutlamıyoruz. Kentlerimizde, yaşam alanlarımızda çevre sorunlarına, ekolojik yıkıma dikkat çekiyor, mücadele çağrısı yapıyor, "Ekolojik Yıkıma" karşı direniyoruz. Dünya genelinde atık yönetimindeki eksiklikler denizlerde, toprak ve tatlı sularında kirliliğe neden olan plastik atıklar küresel bir sorun haline geldi. Mikro plastiklerin besin zincirindeki yolculuğu sofralarımıza kadar uzanıyor ve doğal yaşam ile birlikte sağlığımızı tehdit ediyor. Ülkemizde ise atıklarımızı ayrıştırarak toplayamazken, atık ithalatı yapmaya devam ediyoruz. Bugün yüzeysel ve yeraltı su varlıklarımız, toprağımız, havamız kirlenmiş durumda. Kentlerimizde hava kirliliği boyutları giderek artıyor. Yeşil alanlarımız yok denecek kadar azaldı. Var olanlar da çarpık kentleşmenin ve sermayenin saldırısı altında. Tarım alanlarımız, meralarımız yapılaşma, sanayi, enerji vb. yatırımlarla amaç dışı kullanılıyor. Ormanlarımız, tarım alanlarımız, meralar, doğal karakteri korunması gereken alanlar mevzuatlar eli ile madencilik, sanayi, enerji turizm, konut gibi faaliyetlere açılarak kaybediliyor. Özellikle son yıllarda; çılgın projeler, faaliyetler, izinler ile ülkemizin hemen her yerinde doğamız ve yaşamımız talan ediliyor. Bütün bunlara ek olarak, Çernobil ve Fukuşima felaketlerini görmezden gelerek Nükleer Santral Macerasına sürükleniyoruz. Sayısını tam olarak söyleyemediğimiz, yüz bine yakın insanımızı yitirdiğimiz Şubat depremi ile yıkılan binlerce konuttan saçılan asbestin tehdidi altındayız. Yalnız deprem bölgeleri değil, bilinçsiz, özensiz kentsel dönüşüm sonucu gün yüzüne çıkan asbest ve tozların öldürücü etkisi bizleri çepeçevre sarıyor. Bizler çevre sorunlarının yaşamdan, toplumsal sorunlardan ayrılamayacağını biliyoruz. Çevre mücadelesinin aynı zamanda bir yaşam mücadelesi, hak mücadelesi, emek mücadelesi, adalet mücadelesi, demokrasi mücadelesi olduğunu biliyoruz. Bu mücadele içerisinde bilim, mühendislik ve planlama ışığında kamu ve halkın yararına, kentimizde, ülkemizin her köşesinde varız, var olacağız” dedi.