Nitelikli Sağlık Hizmetini İyi Hekimlik Değerlerini Koruyucu Hekimliği Özlük Haklarımızı Savunmada Israrcıyız, Kararlıyız!

14.03.2023
14 Mart Tıp Etkinlikleri kapsamında 14 Mart basın toplantısı 14 Mart 2023 tarihinde gerçekleştirildi.

İzmir Tabip Odası konferans salonunda düzenlenen açıklamaya İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak, Genel Sekreter Uzm. Dr. Ceylan Özkan, Yönetim Kurulu Üyeleri, Uzm. Dr.Haldün Öniz, Prof.Dr. Hakan Kültürsay ve Uzm.Dr. Yüce Ayhan katıldı.

İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Uzm. Dr. Ceylan Özkan ilk olarak TTB tarafından tüm ülkede aynı zamanda okunan basın açıklamasını paylaştı. Basın açıklamasında, “Bu 14 Martta Karanfil Elden Ele; Acımızı Paylaşıyor, Sessizce Birleşiyoruz! Ne pandemide yitirdiğimiz yüzbinlerce insanımız, yüzlerce meslektaşımız, ne de depremde yitirdiğimiz canlar kaçınılmazdı değildi. Bir 14 Mart daha bizler için mücadelenin tarihine yeni anlatılar katma anlamına geliyor. Depremin ilk gününden itibaren sahada olan meslektaşlarımızla mendiller kanamasın diye çaba sarf eden meslek örgütümüz, Türk Tabipleri Birliği memleketin dört bir yanından Tabip Odalarından meslektaşlarımızla 2023 yılının 14 Mart günü saat kulesinin saati 04:17’de durmuş olan Adıyaman’da, Türkiye’nin her yerinden yankılanan çok ses, tek yürekle yitirdiklerimizi anıyor, yüreklerimizde taşıdığımız anılarıyla yitirdiklerimize bir söz veriyoruz. Söylemiştik tekrar söylüyoruz: Olağandışı Durumlara hazırlıklı olmak olanaklıdır. Depremin kaçınılmaz, kayıpların önlenebilir olduğunu biliyoruz. Evlerin, hastanelerin üzerimize yıkılmayacağı insanlarımızı ve hiçbir canlıyı enkaz altında yitirmeyeceğimiz bir Türkiye mümkündür. Bu 14 Mart haftasında yıkıcı etkileri çok fazla olan deprem gündemi içerisinde, depremler önlenemese de yıkımların önlenebileceği bilinciyle ne sağlığın ne de hekimlerin enkaz altında kalmasına olanak tanıyacak kamusal ve toplumcu yeni bir sağlık sistemini kurmayı hedefleyen çalışmalarımızı, dayanışmamızı güçlendirerek yıllardır yaptığımız gibi bir mücadele hattında ısrar ediyoruz. Aklın ve bilimin ışığında, Türk Tabipleri Birliği olarak yıllardır söylediklerimizin salgınla herkesçe görünür olup depremle birlikte bizleri ağır bir yıkımla baş başa bırakmasına boyun eğmedik, eğmeyeceğiz.” Türk Tabipleri Birliği olarak, yıllardır söylediklerimizi bugüne kadar dikkate almayan Sağlık Bakanlığı’nın ve iktidarın ihmali nedeniyle, on binlerce insanımızı yitirdik, hem mendillerimiz hem de yüreklerimiz kanıyor durmadan. Bugün, bu 14 Mart’ta yastayız.” dedi.

Konuşmanın tam metni için tıklayınız…

Daha sonra İzmir Tabip Odası basın açıklamasını okuyan Prof. Dr. Süleyman Kaynak, “14 Mart 1827'de, II. Mahmut döneminde, Hekimbaşı Mustafa Behçet'in önerisiyle ilk cerrahhanenin, Şehzadebaşı'ndaki Tulumbacıbaşı Konağı'nda Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kurulması, Türkiye'de modern tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul edilir. Dolayısı ile bu topraklardaki bilimsel tıp eğitiminin 196 yıllık bir geçmişi vardır ve bizler, her kademede bu ülkeye hizmet etmekte olan hekimler ve sağlık çalışanları olarak bundan gurur duymaktayız. Ancak bu gururun yanı sıra, maalesef, “Beni Türk Hekimlerine emanet ediniz“ düşüncesinden “Giderlerse gitsinler“ düşüncesine savrulmuş bir sağlık sistemine dönüşmüş olmanın derin üzüntüsü içindeyiz. Bu nedenle eskiden “Tıp Bayramı“ olarak nitelenen bu günler ve haftalar, uzun yıllardır aslında bayram olmaktan çıktı, bir değerlendirme ve hesaplaşma gününe döndü.” Bugün bu hesaplaşmanın satır başlarını hatırlatmak istedik. Deprem felaketinin sağlıkta uygulanan yanlış politikaların yıkıcı etkisni ortaya koyduğunu ifade etti ve “Yetersizlikler ve yanlış politikalar, geçirdiğimiz COVID-19 pandemisi sırasında, bir maske dağıtımının bile başarılamamasından, zaten geliri tükenmiş insanlara IBAN numarası vererek para toplama aymazlığına, pandemiyi hastanelerde karşılama politikasından, aşı skandallarına kadar, çok yakın tarihte bir turnusol kağıdından geçirilmişti. Ama ne yazık ki bugün başka bir turnusol kağıdı, çok ağır bir fatura olarak, deprem ile önümüze konmuş bulunmaktadır. 6 Şubat sabahı bir deprem oldu. 15 milyona yakın yurttaşımız olumsuz iklim şartları altında soğukta barınaksız, korunaksız, besinsiz ve susuz kaldılar. Bir kısmı depremde canını kaybetti, bir kısmı yıkıntılar altında kurtarılmayı bekleyerek yaşamını yitirdi, Sağ kalanlar ailesini, sevdiklerini yitirdi, sağlığını, bedensel bütünlüğünü yitirdi. Bu depremle şunu anladık, uzun süredir yönetimde olan kamu yönetimi, aslında ülkemizin tüm taşıyıcı kolonlarını, tek tek kesmiş, Türkiye Cumhuriyeti Devletini taşıyan tüm taşıyıcı kolonlar ve kirişler ortadan kaldırılmış, çok derin maddi ve manevi bir enkaz bırakmıştır. Biz hepimiz, ülkemizin tüm insanları bu enkazın altında kaldık. Ama en önemli kayıpların başında da “devletin taşıyıcı kolonları“ olan pek çok kamu kurumunun ortadan kaldırıldığını ve bu nedenle Türkiye Cumhuriyetinin zaten bir enkaz üstünde göstermelik olarak bırakıldığını görmekteyiz. Bu nedenledir ki hala gerçek can kaybını bilmiyoruz, bunun içindir ki, gerçek yaralı sayımızı bilmiyoruz. Bunun içindir ki daha, insan çığlıkları devam ederken, daha çadır bile dağıtılmamışken, “felaket kapitalizminin“ devreye sokularak, bir senede yüzbinlerce konut yapılacağını, ormanların meraların, inşaat alanına çevrileceğini ve bunu da yine üç beş tane bildik isme teslim edilerek yapılacağına ilişkin açıklamalar duyuyoruz. Depreme hazırlık, aslında tüm yapıların yıkılmamasını hedefler ancak özellikle, kamu kurumları ve özellikle de sağlık kuruluşlarının ayakta kalması ve hizmete devamı son derece önemlidir ve hayatidir.  Sağlık Bakanlığı verilerine göre, ülke genelinde bin 534 hastane bulunuyor. Bunların 900’ü bakanlığa bağlı, 68’i üniversite hastanesi ve 566’sı ise özel hastane. Bu hastanelerin ne kadarının depreme dayanıklı olduğu konusu, şu anda en önemli gündem maddelerinden birisi olmalıdır. Sadece deprem bölgesinde değil, ülkemizin farklı bölgelerinde de sağlık kurumları ile ilgili dayanıklılık sorunlarının olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Zira, Türk Tıbbının ana kaynaklarından bir diğeri olan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi de geçen hafta aniden, bir günde, riskli denilerek boşaltılma kararıyla karşı karşıya bırakılmış ve çok yüksek sayıda, öğretim üyesi, hekim, sağlık çalışanı, öğretim görevlileri ve öğrencilere kadar ve hastalar, takipli hasta ve yakınlarına kadar çok geniş bir kesim birden bire adeta ortada bırakılmıştır. Çok büyük bir bilimsel akademik, hizmetsel ve eğitimsel anlamda büyük bir kaybın ortaya çıkmış olduğu aşikardır. İzmir’deki sağlık tesisleri bakımından da deprem riskinin tekrar ele alınması gerekmektedir. hastanelerimizin binalarının bir kısmı oldukça eski binalardır. İzmir’deki gerek üniversite ve eğitim hastaneleri ve gerekse hizmet hastanelerinin çok büyük bir hizmet, eğitim, öğretim ve akademik bilimsel kapasitesi vardır. Bu büyük kapasitenin hiçbir şekilde eksilmesine yol açmadan, bu kurumların bina özelliklerine bakılması ve performans değerlendirilmesi ile en kısa zamanda, tüm toplum için bu kurumların ayakta kalması sağlanmalıdır. Herhangi bir açıdan bina riski var ise, bu binaların çok hızlı bir şekilde ya güçlendirilmesi, eğer güçlendirme olanağı yok veya maliyeti uygun değil ise, binaların, aynı yerde, aynı kamusal özellikte, aynı tüzel kişilikle çok hızlı şekilde ve mutlak depreme dayanıklı olarak yenilenmesi gerekmektedir. Bu süreç içinde ise, yapılacak bilimsel, akademik, eğitimsel ve hizmet anlamındaki aksaklıklara yol açmadan uygun kısa, orta ve uzun vadeli programların yapılmasının planlanması gerekir. Bu amaçla Bayraklı Şehir Hastanesinin geçici kompanse edici merkez olarak kullanılmasının uygunluğu da düşünülmelidir.  Tüm bunların yanısıra, birinci basamak sağlık tesislerinin (ASM) ‘lerin bulunduğu mekanların da aynı değerlendirmelerden geçirilmesi ve esas olarak ASM’ler için, Sağlık Bakanlığının bütçesinden, uygun yerleşim yerlerinin yapılması ve devlete ait mekanlarda ve binalarda hizmet verilmesinin sağlanması bakımından acil bir birinci basamak mekan planlamasının ve bütçelemesinin yapılması zorunludur.Sonuç olarak, Ülkemizin önemli deprem fay hatlarından birisinin üzerinde yer alan İzmir ilimizdeki olası depreme sağlık alanında hazırlık açısından, bu çalışmaların bir an önce başlatılması ve elde edilecek çalışma sonuçlarının kamuoyu ile paylaşılması gereklidir. Bu deprem sonrasında, tüm halkımızın çok ciddi bir elbirliği ve dayanışma ile kamu yönetiminin yetersizliklerini telafi etmek için canla başla çalıştığını ve sivil dayanışmayı artırdığına tanık olduk. Bizler bu büyük yıkımın altından çıkacağız ve yeniden bu ülkenin kurulması için, bu ülkenin kurumlarının tekrar canlanması için, elimizden geleni yapacağız. Bunda kararlıyız ve başaracağız.” dedi.

Basın Açıklaması Tam Metni için tıklayınız..

Bu haber 115 kez okunmuştur.