Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’i katledilişinin 16'ncı yıl dönümünde İzmir Tabip Odası’nında bileşeni olduğu İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri 19 Ocak 2023 tarihinde bir basın açıklamasıyla andı. Basın açıklamasına İzmir Tabip Odası Başkanı Prof.Dr. Süleyman Kaynak, Genel Sekreter Uzm. Dr. Ceylan Özkan, Yönetim Kurulu Üyeleri Uzm. Dr. Behiye Munğan, Dr. Serkan Şen ve bileşen temsilcileri katıldı.
Ortak Basın Açıklaması İzmir Baro Başkanı Av. Sefa Yılmaz okudu. İzmir Barosu Başkanı Av. Sefa Yılmaz, halen cinayetin arkasındaki güçlerin ortaya çıkarılmadığını belirterek, "Hrantımız’ın katlini planlayanlarla, ölüm emrini verenlerle hesaplaşılmadı." dedi.
Hrant Dink’in ailesinin avukatlarının yaptığı başvuru üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Dink-Türkiye kararında; resmi makamların Hrant Dink’in ölümcül bir saldırıya maruz kalma ihtimalinin yüksek olduğunu bildiklerini ya da bilebilecek durumda olduklarını belirttiğini hatırlatan Yılmaz, “Malatyalı devrimci, hakikat arayıcısı, bu topraklarda barış içinde bir arada yaşama idealinin simgesi olan kardeşimiz Hrant’ın öldürülmesi, Cavit Orhan Tütengil’den Abdi İpekçi’ye, Bahriye Üçok’dan Muammer Aksoy’a, Musa Anter’den Uğur Mumcu’ya dek uzanan, karanlıkta kalmış siyasi cinayetler zincirinin bir halkasıdır. Tüm bu cinayetlere baktığımızda gördüğümüz şey, bizi karanlığa mahkum etmek isteyen güç odaklarının hoyratlığı, acımasızlığı ve kendilerine duydukları sınırsız özgüvendir. Bizler, Hrant’ın şahsında biçimlenen düşünce ve düşünceyi ifade etme özgürlüğünü talep edenler, hakikat ve adalet arayışında olanlar; barış, demokrasi ve özgürlükler önüne örülen o duvarları yıkmaya, karanlığı aydınlığa kavuşturmaya kararlıyız." diye konuştu. Yılmaz, son olarak cinayetin gerçek suçluları ortaya çıkana kadar adalet arayışını sürdüreceklerini vurguladı.
Yapılan açıklamanın tamamı şöyle:
Değerli dostlar, Hrant’ın sevgili arkadaşları,
16 yıl önce, 19 Ocak 2007’de öldürülen, Agos Gazetesi’nin kurucusu, genel yayın yönetmeni ve yazarı, dostumuz Hrant Dink’i anmak için bir aradayız.
Hâlâ elem duyduğumuz, acısını yüreğimizde hissettiğimiz bu cinayetin arkasındaki güçler ortaya çıkarılmadı, hâlâ karanlıkta kalan noktalar aydınlatılmadı. Hrantımız’ın katlini planlayanlarla, ölüm emrini verenlerle hesaplaşılmadı.
O dönemde ve bugün görevde olan iktidarın açık ve gizli ortakları arasındaki güç savaşının ortasında yürütülen soruşturma ve yargılama süreçleri, hakikate ulaşmamızı sağlamak şöyle dursun, belirsizlikleri çoğalttı, gerçek faillerin ortaya çıkarılmasını engelledi.
Hatırlayalım;
22 Şubat 2004 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı tarafından Hrant Dink’e yönelik oldukça ağır ifadeler içeren bir basın açıklaması yapılmıştır.
24 Şubat 2004 tarihinde, İstanbul Valiliğinde, vali yardımcısı ve MİT mensupları, Hrant Dink ile [Hrant Dink’in “had bildirme” olarak tarif ettiği bir görüşme gerçekleşmiştir.
16 Nisan 2004 tarihinde Hrant Dink hakkında “Türklüğü Aşağılama” suçlaması ile iddianame düzenlenmiştir.
Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada 7 Ekim 2005 tarihinde Hrant Dink hakkında ‘mahkumiyet’ kararı verilmiş, bu karar 1 Mayıs 2006 tarihinde Yargıtay tarafından onanmıştır.
Yaşanan tüm bu süreçlerde, basında ve görsel medyada yayınlanan haberlerle, yapılan yorumlarla, toplumda nefret duygusu yaratılmış, açıktan ölüm tehditleri yöneltilmiş, sevgili Hrant Dink adliye binası içinde fiziki saldırıya uğramıştır.
Cinayet sonrası ortaya çıkan belgelerden, emniyet ve istihbarat görevlilerinin bir cinayet hazırlığından haberdar oldukları, bu bilgileri ilgili makamlara iletmedikleri, Hrant’ın korunmadığı anlaşılmıştır.
Hrant’ın ailesinin avukatlarının yaptığı başvuru üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Dink-Türkiye kararında; resmi makamların Hrant Dink’in ölümcül bir saldırıya maruz kalma ihtimalinin yüksek olduğunu bildiklerini ya da bilebilecek durumda olduklarını, somut koşullara bakıldığında Hrant Dink’e yönelik tehlikenin açık ve yakın bir tehlike olduğunu, cinayetin işlenmesini önlemekle yükümlü olan makamların ayrı ayrı ya da koordineli bir biçimde planlanmasından ve yakında işleneceğinden haberdar olmalarına rağmen Hrant Dink cinayetinin engellenmesi amacı ile harekete geçmedikleri ve cinayette sorumluluğu olan görevliler hakkında etkin bir soruşturma da yapılmadığı, bu nedenlerle yaşama hakkının esastan ve usuli yönden ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
Sevgili dostlar,
Başka cinayetlerden sonra telaffuz edilen, duvarın ortasındaki o tuğla Hrant Dink suikastinden sonra da hiçbir zaman çekilmedi.
Yıkılmasından korkulan o duvar, toplumumuzun, bu ülkede yaşayan halkların aydınlığa kavuşmasını engelleyen, bizi karanlıkta yaşamaya mahkum eden duvardır. Haklara ve özgürlüklere tam anlamıyla kavuşacağımız, barış içinde birlikte yaşayacağımız, demokrasinin, hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarıyla yürürlükte olduğu bir düzeninin önündeki duvardır.
Malatyalı devrimci, hakikat arayıcısı, bu topraklarda barış içinde bir arada yaşama idealinin simgesi olan kardeşimiz Hrant’ınöldürülmesi, Cavit Orhan Tütengil’den Abdi İpekçi’ye, Bahriye Üçok’dan Muammer Aksoy’a, Musa Anter’den Uğur Mumcu’ya dek uzanan, karanlıkta kalmış siyasi cinayetler zincirinin bir halkasıdır.
Tüm bu cinayetlere baktığımızda gördüğümüz şey, bizi karanlığa mahkum etmek isteyen güç odaklarının hoyratlığı, acımasızlığı ve kendilerine duydukları sınırsız özgüvendir.
Bizler, Hrant’ın şahsında biçimlenen düşünce ve düşünceyi ifade etme özgürlüğünü talep edenler, hakikat ve adalet arayışında olanlar; barış, demokrasi ve özgürlükler önüne örülen o duvarları yıkmaya, karanlığı aydınlığa kavuşturmaya kararlıyız.
Bu cinayetin gerçek suçluları ortaya çıkana kadar, hiçbir suçun cezasız kalmaması için yargılama süreçlerini takip etmekten, bu uğurda her koşulda mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz.
Dostumuz, kardeşimiz Hrant Dink’i, yitirişimizin 16. yılında sevgi ve hiç bitmeyen bir özlemle anıyoruz.
Faşizme İnat Kardeşimizsin Hrant!
İZMİR EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ