Malpraktis Sadece Tıp Alanında Olan Bir Olgu Değildir !
Tıp alanındaki malpraktis , hastaların ve hasta yakınlarının sorumluluklarından doğan “ hasta malpraktisi “ ; sağlık kurumlarındaki organizasyon ve donanım yetersizliklerinden doğan “kurumsal-idari malpraktis ” ; Adli Tıp Kurumunun organizasyon ve yetersizliklerinden doğan “ Adli Tıp malpraktisleri “ ve mahkemelerin ürettiği “hukuki malpraktis” gibi pek çok malpraktisin üst üste birikerek yarattığı “malpraktis birikintisi” nin konuyla ilgili herhangi bir hekimin üzerine yıkılıp “ tıbbi malpraktis “ adı altında tüm mağduriyetlerin faturasını “ tazminat “ adı altında hekime ödettiren bir ucube süreç haline gelmiştir.
Bu fatura çoğu zaman bir hekimin tüm yaşamındaki gelirini alan ve onu sokakta bırakacak kadar vahim ve adaletsiz olabilmektedir.
Bunun son örneği de Dr. Tuncer Yılmazer kararında yaşanmaktadır ve meslektaşımızın evine el konularak sokakta kalmasına yolaçacak bir “malpraktis garabeti” yaşanmaktadır.
İster özel ister kamu kurumunda verilsin , tıbbi hizmet bir kamu hizmetidir ve bu hizmetten doğan “ planlı kasıtı tespit edilmiş uygulamalar” dışında tüm tıbbi hata süreçlerinde , kamunun sorumluluğu üstlenmesi gerekir ve bu konuda gerekli yasal ve maddi altyapının oluşturulması zorunludur.
Bu yaklaşım olmadığı taktirde , toplumda , “ risk taşıyan “ olguların tedaviye ulaşımı imkansız hale gelecektir. Hekimlerin “tıbbi malpraktis “ endişesi ortadan kaldırılmadıkça , riskli alanlardaki sağlık hizmetine erişim giderek zorlaşacak ve imkansız hale gelecektir.
Malpraktis bir halk sağlığı sorunudur. Toplumsal bakış açısı ile yaklaşım sağlanmadığı taktirde tüm toplum ağır bir şekilde etkilenecektir.
Malpraktis sadece hekimin sorunu değildir.
Malpraktis toplumun sorunudur…
İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu