İzmir'de kitle örgütleri "Eğitim anayasal bir haktır" diyerek gerekli tüm önlemleri alınmasıyla yüz yüze eğitimin başlaması gerektiğini söyledi.
"Eğitim anayasal bir haktır" diyerek devletin okulları yüz yüze açması için gerekli tüm önlemleri alması, eğitim hakkına ilişkin tüm yükümlülükleri yerine getirmesi için İzmir Tabip Odası, İzmir Barosu, Eğitim-Sen İzmir Şubeleri, Veli-Der basın açıklaması düzenledi.
İzmir Barosu Konferans Salonunda düzenlenen açıklamada, İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Lütfi Çamlı, “Ülkemizde, okul öncesinden üniversiteye 24 milyon çocuk ve genç yaklaşık bir buçuk senedir okullarından uzaktadırlar ve düzenli bir eğitime ulaşamamaktadırlar. Türkiye okullarını, küresel salgın boyunca en uzun süre kapalı tutan ülkeler arasında yer aldı. Salgın mücadelesinde etkili önlemler almak yerine öncelikle okulları kapatarak eğitime ara verme yoluna gidilmiştir. AVM’leri, açık tutarken, okulları kapatarak bulaş zincirine engel olma düşüncesi bu dönemin trajikomik durumlarından biri olmuştur. Okulların kapalı kaldığı dönemde ‘uzaktan eğitim’ uygulamaya konmaya çalışılmışsa da, ülkedeki öğrencilerin büyük bir kısmı buna erişememiştir. Son açıklamalar en az 4 milyon çocuk ve gencin ne uzaktan ne de yüz yüze eğitime erişemediğini göstermiştir.
Eylül 2021’de okulları tüm kademeleriyle, mümkün olan en fazla gün yüz yüze eğitime açılması ve eğitim dönemi boyunca açık tutulması ülkemizin en önemli meselesidir. Bunun için acilen okullarda alınacak önlemlerin ortaya konması, buna yönelik fiziki şartlar ve insan gücü yatırımları ve hazırlıklarının yapılması gerekir. Okulların tam zamanlı yüz yüze açılmaması, ya da sene içinde uzun süreler kapanması durumunda milyonlarca çocuk ve gencin kayıpları derinleştirecek, sosyoekonomik gruplar arasındaki uçurumu daha da açacaktır.
Okulların kapanması, salgında en son uygulamaya geçecek önlem olmalıdır. Küresel Salgın boyunca okulların açık olduğu ülkelerde yapılan çalışmalar okulların kapanmasının COVID-19 yayılımını azaltmadığını, okulların açılmasının ise COVID-19 salgınını şiddetlendirmediğini göstermiştir.
Okul öncesi ve ilkokul yaş grubu, COVID-19 hastalığı için risk altında değildir ve toplumda COVID-19’un yayılması için ciddi bir risk yaratmamaktadır.
Daha hızlı bulaşan varyantların varlığında dahi okulların toplumdaki bulaşmayı artırdığına dair hiçbir kanıt bulunmamaktadır.
SARS-CoV-2 Delta (B.1.617.2) varyantı, sadece çocuklarda değil, tüm yaş gruplarında alfa varyantına göre daha hızlı yayılmaktadır.
Yirmi yaş altındaki kişilerin korona virüse yakalanma riski yetişkinlerin yaklaşık yarısı kadardır.
Korona virüse yakalanan çocuklarda ölüm riski yetişkinlerden çok düşüktür. Toplum geneline bakıldığında, bir çocuğun korona virüs nedeniyle hayatını kaybetme ihtimali milyonda iki civarındadır.
COVID-19 geçiren çocuklar hastalığı büyük oranda birlikte yaşadıkları yetişkinlerden almaktadır. Enfeksiyonu bulaştırma olasılığı yetişkinlere göre, çocuklarda çok daha düşük olduğu saptanmıştır.
Okullarda çocuklarla bir araya gelmek öğretmenler ve diğer personel için ek risk yaratmamaktadır.
Okulların açık olduğu ülkelerde covid hastası olan çocukların büyük kısmının virüsü okullarından değil, evlerinden ya da diğer kalabalık sosyal ortamlardan aldığı görülmüştür.
Eğitime ara verilmesi öğrenme olanaklarını daraltmakta, bilişsel gelişimi aksatmaktadır.
Çocuklar ve gençlerin hem beden sağlığı hem de ruh sağlığı bozulmaktadır. Eğitime bir yıl ara verilmesinin bedeli her çocuğun zeka düzeyinin 1-5 IQ puanı azalmasıdır. Evde tutulan çocukların kasları ve kemikleri erimekte, vücut yağ oranları artmakta, bu da orta ve uzun vadede kronik hastalık riskini artırmaktadır.
Okullar ve COVİD 19 konusundaki gerçekler /bilimsel kanıtlar bize okulların açılmasının önünde hiçbir engel olmadığını göstermektedir: Dünyanın pek çok ülkesinde okullar açıktır ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) özellikle Avrupa Bölgesi, UNICEF, Avrupa Hastalık Kontrol Dairesi ECDC, Amerikan Hastalık Kontrol Dairesi CDC ve Uluslararası Pediatri Birliği IPA sayısız rapor ve açıklama ile okulların basit önlemlerle açılabileceğini belirtmektedir. Bu konuda meslek örgütümüz okulların Eylül 2021 de açılması ve yapılması gereken hazırlıklar, düzenlemeler konusunda kapsamlı bir raporu kamu oyu ile paylaşmıştır. Bu raporda aşılamadan filyaşyon çalışmalarına sınıf mevcudiyetinin seyretilmesinden, hijyen koşullarına birçok konuda öne çıkan hususlar belirtilmiştir.
Okulları açmamanın pandeminin yavaşlatılmasına ya da sona erdirilmesine bir katkısı olmadığı tüm bilimsel kanıtlarla sunulurken yüz yüze eğitime geçmemedeki ısrar anlaşılamamaktadır. Gecikmeli de olsa çocuklarımızın sağlığını ve geleceğini derinden etkileyen bu konuya Sağlık Bakanlığının müdahil olması sevindiricidir. Ancak aşılma oranlarından bağımsız olarak okullar açılmalı ve açık kalmalı, yüz yüze eğitimin devamı yönünde gereken tüm çaba gösterilmelidir. Yetkilileri sorumluluklarını yerine getirmeye, biran önce okulların açılması ve açık tutulması için gerekenleri yapmaya davet ediyoruz.” dedi.
Eğitim Sen İzmir Şubeleri adına konuşan Özcan Çetin, "Israrla şunu söyledik öğrencilerimiz bu süreçte okullarından geri kalmaması için mücadelemizi sürdürdük ve sürdürmeye devam edeceğiz” dedi.
Veli-Der adına ise, Yusuf Çakır, okullarda yeterli bütçe ve ek bütçe sorununa değinerek "veliler olarak bir an önce sağlıklı koşullarda eğitim hakkımızın sağlanmasını istiyoruz. Bakanlığın okulların kapalı olduğu dönemlerde donanım alt yapı eksikliklerini gidermeden online eğitime geçmesi tam bir fiyaskodur. 6 milyon öğrencimiz cihaz ve internete erişimden yoksun kalmıştır. Durum var olan eğitimdeki eşitsizliği daha da katmerli hale getirdi" diye konuştu.
İzmir Barosu adına ise konuşan Yönetim kurulu üyesi Ayşe Kaymak ise “ Eğitim hakkı anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvenceye alınmış bir haktır. Pandemi sürecinde devletin eğitim hakkına yükümlülüklerini yerine getirmemesi, ülkemizde eğitimin niteliği ve eğitim eşitsizliği ile ilgili zaten yaşanan sorunları derinleştirmiştir. Oysa herkes için eşit ve parasız olarak sağlanması devletin yükümlülüğündedir” dedi.