Sağlık Bakanlığı, “Sağlık Raporlarına İlişkin Usul ve Esaslar” adıyla 02.05.2017 tarihinde yayınladığı yönetmeliğin ardından 30.09.2019 tarihinde “Sağlık Raporları Usul ve Esasları Hakkında Yönerge”yi yürürlüğe koyarak, raporlarla ilgili yaşanan kargaşayı sona erdireceğine büsbütün artırmıştır.
Aile Sağlığı Merkezleri ve birçok sağlık birimlerini gereksiz yere meşgul eden, hemen hemen her konuda, gerekli gereksiz ve belirsiz kriterlerle hazırlanmak zorunda kalınan rapor istemleri sağlık çalışanları ve örgütleri tarafından eleştirilmekteydi. Sağlık Bakanlığı’nın, raporlarda yaşanan kargaşanın giderileceği iddiasıyla, başta Türk Tabipleri Birliği ve diğer sağlık örgütlerinin görüş, öneri, katkısını almadan bakanlığın bürokrat ve hukukçuları tarafından masa başında hazırlamayı tercih ettiği düzenlemenin sorunu gidermeyeceği açıkça görünmektedir.
Yayınlanan son yönergede yapılan kimi düzenlemeler, nitelikli bir sağlık hizmeti sunulmasının koşullarını ortadan kaldırdığı gibi, bazıları sağlık çalışanlarını oldukça zor durumda bırakacak düzeydedir.
Örneğin yönergede, çalışanların işe giriş, periyodik ve işten çıkış raporlarının, işyeri ve işçinin çalıştığı ortam görülüp değerlendirilmeksizin, işçi ölümlerinin her geçen gün arttığı bir ortam hiçe sayılarak içi boşaltılmış bürokratik bir rapora indirgenmiştir. Ayrıca rapor formatında sevk kutucuğunun konulmaması, sevklerin yapılmasına engel oluşturmuştur. Bu durum, kişinin sadece o işte çalışmasının sakıncalı bulunup bulunmadığı sonucu doğuracağından, hekimle raporu talep eden kişi arasında sağlık çalışanına şiddete varan ortam oluşturacağını düşünüyoruz.
Yine yönergede sürücü ve sürücü adayları raporları için yürürlükteki yönetmelik göz ardı edilerek, görme muayenesini sadece görme keskinliğine indirgenmiş, yönetmelikte yer alan göz dibi, görme alanı gibi muayeneler dikkate alınmamış, özenden kaçınılmıştır.
Birinci basamakta düzenlenecek raporlar için fotoğraf zorunluluğu kaldırılmış, ayrıca kişilerce ibraz edilen kimlik kartı, pasaport, sürücü belgesi gibi belgelerin yanı sıra her türlü form ve beyannamenin de kimlik tespitinde kullanılabileceği düzenlenmiştir. Böylece, 5510 Sayılı Kanunun 67. maddesinde belirtilen ‘Biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulamasının yapılması ve/veya nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, evlenme cüzdanı, pasaport veya kurum tarafından verilen resimli sağlık kartı belgelerinden birinin gösterilmesi zorunluluğu.’ düzenlemesiyle ile çelişerek kişinin kimliğinin açık edilmesinde sorunlara ortam oluşturulmuştur.
Birinci basamak sağlık hizmet birimlerinde, memur ve diğer kamu görevlilerine istirahat raporu düzenleme işlemlerinde: ‘Rapor düzenlenebileceğine dair “İş Göremezlik Uygulaması Sistemi”nden ön izin alınamaması durumunda, en yakın veya ilgilinin seçeceği hastane başhekimliğine hastanın yönlendirilmesi.’ Kişinin muayenesinin ve gerektiğinde istirahat raporu düzenlenmesinin başhekimin koordinasyonunda yapılmasının nedeni anlaşılamamakla birlikte, düzenleme başhekimliklerin, kanun ve yönetmeliklere aykırı bir şekilde birinci basamağın verdiği raporlarda onay kurumu haline getirilmek istendiği manasını yaratmaktadır.
Ayrıca, silah ve tüfek ruhsatları için sağlık kurulu kararı gerekli olduğu halde yivsiz av tüfeği raporunun tek hekime indirgenmesi gibi çelişkili ve kamu yararı ile açıklanamayacağı gibi,bazı raporların düzenlenmesinde uzman hekim muayenesi için sevk seçeneklerinin olmaması bile son yayınlanan yönergenin gelişigüzel hazırlandığını göstermektedir.
Bu yönergenin, rapor düzenlenmesinde yaşanan sorunları çözemeyeceği gibi, birçok yeni sorunu ortaya çıkaracağı, sağlık çalışanlarının hastasıyla olan ortamını olumsuz etkileyeceğini düşünüyoruz. Yönetmelik ve en son yayınlanan yönergenin, Türk Tabipleri Birliği ve diğer sağlık örgütlerinin görüş ve önerilerini alarak yeniden hazırlanmasının gerekli olduğunu düşünüyor, sağlık bakanlığını ivedilikle iş birliğine davet ediyoruz.
TTB - Aile Hekimliği Kolu