Dün medyada yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin ‘zorla aşı yaptırılamayacağı’ haberleri üzerine toplum sağlığı açısından kamuoyunu bilgilendirme gereksinimi doğmuştur.
Henüz Anayasa Mahkemesinin kararın gerekçesi yayımlanmamış olsa da, konunun aciliyeti açısından bazıdeğerlendirmelerde bulunmak mümkündür:
- Haberlerde yer aldığına göreAnayasa Mahkemesikararını , bireyin bedeni üzerinde devlet gücü kullanarak zorla bir uygulama yapılabilmesi için, bu konuda özel bir yasal düzenleme yapılması gerekliliği ile gerekçelendirilmiştir.
- Nitekim yine haberlerde yer aldığına göre Anayasa Mahkemesi yetkilileri; “ihlal kararının Yargıtay 2’nci Hukuk Dairesi’nin, Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Medeni Kanunu’na dayanarak, “Çocuğun üstün yararı” gerekçesiyle “Devlet, geçerli bir delil gösterilmedikçe, anne-baba rızası aramaksızın çocuğa zorunlu aşı yaptırabilir” şeklindeki zorunlu aşıya vize veren içtihatı ile çelişmediğini” belirtmişlerdir.
Genelleyici bir yaklaşımla, birey özerkliğinin toplum yararı gerekçe gösterilerek çiğnenebileceği anlayışı, kişilik haklarını ihlal edebilecek çok tehlikeli bir yaklaşımdır.Bununla birlikte, duyarlı bireylerin bağışıklanmasıyla toplum düzeyinde etkin ve güvenli koruma sağlanabilen bulaşıcı hastalıklar özelinde, bir değer olarak toplum yararı birey özerkliğinin üzerindedir.
Anayasa Mahkemesi kararı sonrasında toplum yararı ile bireylerin haklarını demokratik bir biçimde buluşturacak düzenlemelerin bir an önce yapılması gerekliliği kuşkusuzdur.
Öte yandan koruyucu sağlık hizmetleri arasında en önemlilerinden biri olan aşılama konusunda toplumun bilgilendirilmesi çok önemli ve acil bir ihtiyaçtır.Aşağıda imzası olan meslek örgütleri olarak konu ile görüş ve önerilerimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.
- Aşılar, günümüzde tıp alanında kullanılan en güvenli, en etkili ve en maliyet etkili tıbbi uygulamalardır!
- Genişletilmiş bağışıklama programında yer alan aşılar, uzun bilimsel araştırmalar sonucunda üretilirler. Etkinliği yüksek olan aşılar bu programda yer bulur. Aşınınetkinliğiya da koruyuculuğu, aşının uygulanmasıyla söz konusu hastalığın toplumda ortaya çıkma sıklığındaki en az %90 azalma olması demektir.
- Aşılarda, uygulama sonrası bazı rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Bunların bir kısmı, ateş, halsizlik, iştahsızlık gibi hafif belirtilerdir, bir kısmı ise çok seyrek görülen ciddi istenmeyen etkilerdir. Aşıların yan etkileri, aşılar yapılmadığı zaman ortaya çıkacak sağlık sorunlarıyla karşılaştırılamayacak kadar azdır.
- Kamuoyunda, aşı uygulamalarının yaygınlaşmasıyla çocuklarda alerjilerin arttığına dair iddialar vardır. Alerji gibi çok etkenli ve özgül olmayan bir sağlık sorununu, çevresel kirliliğin arttığı, sanayiden kaynaklanan kirleticilerin solunum ve besin yoluyla insan vücuduna girdiği çağımızda, tek başına aşılara bağlamak bilim dışı bir yaklaşımdır.
- Her ülke kendi ülkesinde sık görülen ve öldüren bulaşıcı hastalıkları göz önünde bulundurarak aşı takvimini oluşturur. Türkiye’de aşı takvimi, Sağlık Bakanlığı Aşı Danışma Kurulu tarafından kararlaştırılır. Bu kurul farklı tıp uzmanı akademisyenlerden oluşan bağımsız ve bilimsel bir kuruldur.
- Aşılama hizmeti, Türkiye’de her yıl doğan yaklaşık 1.3 milyon bebeğe verilmesi gereken bir sağlık hakkıdır. Aşı ile önlenebilir hastalıklardan arınmış bir ortamda doğmak ve büyümek her çocuğun hakkıdır, sorumlusu da devlettir.
- Aşıların kimlere, ne zaman uygulanacağı ve aşı yapılmaması gereken kişiler gibi tıbbi özellikler Sağlık Bakanlığı’nın ilgili mevzuatında ayrıntılı bir biçimde tanımlanmıştır. Basında yer aldığı gibi, toplumun tamamının yararı için bazı kişilerin feda edilmesi söz konusu değildir. Tam tersine bu çocukların korunması için, toplumda aşılama oranının yüksek olması bir garantidir.
- Aşılama hizmetlerinin temel amaçlarından biri aşılanan bireyi hastalıktan korumak diğeri ise belli bir bağışıklama oranına ulaşarak hastalığı toplumda kontrol altına almaktır. Çeşitli nedenlerle aşı olamayan çocukların (bağışıklık sistemi yetmezliği olan, kanser tedavisi nedeniyle bağışıklık sistemi zayıflamış olan, ulaşılamayançocuklar vb) söz konusu hastalıktan korunmasının tek teminatı o hastalık etkenin toplumda az rastlanır olmasıdır. Aşının dolaylı etkisi olarak anılan bu durum, toplum bağışıklığı ile söz konusu olabilir. Toplum bağışıklığı düzeyinin, her aşı için ayrı ayrı belirlenmekle birlikte, %80’in altına düşürülmemesi genel kuraldır.
- Günümüzde insanları bulaşıcı hastalıklara karşı korumada aşılar kadar etkili, güvenli, kolay ve maliyet etkin başka bir tıbbi uygulama aracı yoktur ve onların yerine koyabileceğimiz başka bir araç ya da uygulama da bulunmamaktadır.
2. Aşı uygulamasında bireyin hak ve özgürlükleri ile kamu sağlığının gerekleri çelişmez, aynı yöndedir.
Aşı karşıtı propaganda ve uygulamaların tarihi neredeyse aşılamanın tarihi kadar eskidir. Aşılama tarihinde ilk uygulamalar bireyi koruma amaçlı da olsa, daha sonra toplumsal bağışıklık kavramı gelişmiş ve yeterli sayıda bireyin aşılanması ile toplumsal bağışıklığın sağlanması ve böylece çeşitli nedenlerle aşılanamayan kişilerin de korunabileceği anlaşılmıştır.
Aşılama oranlarının belli düzeylere çıkarılması ile çiçek hastalığı yeryüzünden silinmiş, çocuk felci hastalığında da sona yaklaşılmıştır. Bu nedenle artık günümüzde aşılamayı hem bireysel hem de toplumsal bir uygulama olarak ele almak gerekir. Bu durumda hem çocuğun en yüksek yararı, hem toplumsal yarar hem de anne-babaların hak ve sorumlulukları bütüncül olarak değerlendirilmelidir.
Anne baba rızası olmaksızın çocukların toplumsal yarar için aşılanmaları aydınlatmaya dayalı etik bir yaklaşılma ele alınmalıdır.Bunun dışında aşılanmamaktan kaynaklanacak çocuğun zararı da ayrıca tartışılmalıdır. Çocuklarına aşı yapılmasını istemeyen aileler ile ilgili aile sağlığı merkezlerinde tutanak tutulmasının ardından konu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kanalıyla yasal sürece taşınmaktadır. Yargı sürecinde konu, aşı yapılması reddedilen çocuğun aile tarafından kötü muamele görmesi açısından ele alınmaktadır. Oysa yukarıda ayrıntılı bahsedildiği gibi, toplum bağışıklığı düzeyinde aşılama yapılmasının engellenmesiyle, toplumun zarar görmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, kamu sağlığının zarar görmemesi esas alınarak bu alandaki eksikliklerin hızla giderilmesi biz meslek örgütlerinin ve Sağlık Bakanlığı’nın katılımıyla sürdürülmelidir.
Aşılama konusunda sorumluluğun bireylere yüklenmesi haksızlıktır.
3. Halkın sağlığını koruyucu aşı politikaları geliştirmek Sağlık Bakanlığının görevidir!
Aşılanmada, birinci basamak hizmetlerinde sürekliliğin geliştirdiği güven ortamı önemlidir ve aşılanmanın red edilmesini önleyici bir özelliği vardır. Reform politikalarının sonucunda, halkın güven duymadığı, halkın kamu sağlık hizmetlerine güvenini sarsan bir sağlık ortamı yaratılmıştır. Oysa beklenen, Sağlık Bakanlığı’nın aşı konusundaki politik kararlılığıdır.
Genişletişmiş Bağışıklama Programı hedeflerine ulaşılabilmesi için Sağlık Bakanlığı’nın etkili yollarla sağlık eğitimi vermesi, halkın yaşadığı yerlerde, kabul edilir yollarla bu hizmeti sunması, birinci basamak sağlık örgütlenmesini bu yönde örgütlemesi görevi söz konusudur.
4. Sağlık Bakanlığı’nı göreve davet ediyoruz!
Aşılama programını öneren, uygulayan, uygulanmadığında ortaya çıkan bireysel ve toplumsal sorunların çözümünü sağlayacak olan Sağlık Bakanlığı olduğuna göre, bu tartışmanın taraflarından biri de kuşkusuz Sağlık Bakanlığı olacaktır. Burada özellikle aşının savunuculuğunun her ortamda (yazılı, görsel medya, sosyal medya, vb) yapılması ve ailelerin aşının yararları ve bilimsel olarak kanıtlanmış yan etkileri konusunda bilgilendirmesi gerekmektedir. Gerek basında çıkan aşı karşıtı haberler gerekse yargı süreçlerinde Sağlık Bakanlığı’nın sessiz kalarak kuşkuları arttırdığı izlenmektedir. Sağlık Bakanlığı’nın hiçbir sorumluluk almadan, olayı bireysel bir durum gibi ele alarak, tutanak ile belgelemenin ötesine geçmeyen bir işlem yapması, son derece eksik ve yanlış bir tutumdur. Başta Umumi Hıfzısıhha Kanunu olmak üzere çeşitli mevzuatta, kamu sağlığını koruma görevi Sağlık Bakanlığı’na verilmiştir. Bu anlamda Sağlık Bakanlığı’nı göreve davet ediyoruz.
- Sağlık Bakanlığı’nın koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında aşılama hizmetlerine talep yaratma, bu talebi karşılama ve sürdürülebilirliği sağlama sorumluluğu vardır.
- Sağlık Bakanlığı’nın sessizliği, toplumda olumsuz yargıların güçlenmesi tehlikesi taşımaktadır.
- Sağlık Bakanlığı, aşılar ile ilgili toplumu bilgilendirmeli, insanların kuşkularını gideren doyurucu açıklamalar yapmalıdır.
- Sağlık Bakanlığı, aşı ile ilgili hukuksal süreçlerin çözümü için toplum (kamu) adına taraf olmalı, sorumluluk almalıdır.
5. Medya, toplum sağlığı üzerine basın etik kuralları çerçevesinde haber yapmalıdır!
Aşılama, koruyucu sağlık hizmetlerinin en önemlilerinden biridir ve hem bireyi hem de toplumu korumayı hedeflemektedir. Toplum sağlığını ilgilendiren böylesi önemli bir konuda haber yaparken, konunun uzmanı olmayan kişilerin görüşlerinin, bireysel deneyimlerinin, toplumdaki sağlık örüntüsü üzerine yaptıkları yorumların haber konusu olması, başta halk sağlığı uzmanları olmak üzere tüm hekimlerin tıbbi ve bilimsel bilgisini yok saymaktır. Homeopati gibi alternatif tıp yöntemlerinin, bulaşıcı hastalık kontrolü konusunda uygulanabilirliğine dair hiçbir kanıt yoktur.
Bu türden bilimsel olmayan ve temel sağlık hizmetlerinin sunulmasına engel oluşturabilecek haberler toplumda bağışıklama başta olmak üzere diğer temel sağlık hizmetlerinin yapılmasını da olumsuz yönde etkilemektedir.
Basına ve kamuoyuna saygıyla sunulur.
Türk Tabipleri Birliği
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği
Türkiye Milli Pediatri Derneği