Aydınlatılmış Onam Sempozyumu Yapıldı

27.01.2015
 
 
İzmir  Tabip Odası, Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Hukuku Araştırma Merkezi ve Sürekli Eğitim Merkezi tarafından ortak olarak düzenlenen “ Etik, Hukuki ve Pratik Yönleri ile Aydınlatılmış Onam “ konulu sempozyum, DEÜ DESEM merkezinde 24 Ocak 2014 tarihinde yapıldı .
 
Sempozyumda kolaylaştırıcı olarak Prof.Dr.Süleyman Kaynak görev yaptı.
 
İlk konuşmacı  DEÜ Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr.Erdem Özkara,aşağıdaki hususları vurguladı.
 

  • Malpraktis arttı zira, hasta sayısı arttı ve medya hala bu konunun ratingi yüksek olduğunu düşünüyor .
  • Yaptırımların 1/3’lük bir kısmının nedeni aydınlatılmış onam yokluğudur.
  • Sağlık çalışanlarına ilişkin açılan davalarda, ABD’de suçlananlar %20 dolayında iken bu oran bizde biraz daha yüksektir.
  • Adli Tıp Kurumuna aylık olarak yaklaşık 250 dolayında malpraktis iddiası ile dosya gönderilmektedir.
  • Bunlar içinde yeterli aydınlatılma olmaması önemli bir sorundur.
  • Aydınlatmada özellikle invaziv girişimlerde mutlaka yazılı olması, diğerlerinde sözlü olması yeterli olabilmekte ama yine de yazılı onam önemli.
  • Tedavi bilgilendirmesi ile birlikt , tedavi olmaz ise ne olacağı, alternatif tedavi yöntemleri ve ikinci fikir alabileceği yerler de anlatılmalıdır.
  • Performans sistemi nedeni ile 3-4 dakika içinde hasta ile yeterli dialog kurma imkanı kalmamıştır.
  • Dosyaların saklanması sorumluluğu kurumlara aittir. Bu konuda hekimler sorumluluk taşımamaktadır. Saklama önemlidir. Gerektiğinde bulunmalıdır.
  • Aydınlatma yönlendirilmeden yapılmalıdır.
 
İkinci Konuşmacı, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi üyesi Ahmet Kütük, aşağıdaki huşulara dikkati çekti.
  • Yargıtayda , 3 daire tıbbi malpraktis ile ilgili davalara bakmaktadır: Eser sözleşmelerine ( ör Plastik – kozmetik cerrahi) 3. Daire , haksız fiillere 4. Daire ve vekalet szöleşmelerine de 13. Daire bakmaktadır.
  • Onamlara kapsam olarak belli ve makul bir sınır konulmalıdır.
  • Eğer ortada bir hasta mağduriyeti varsa bunun karşılanması gerekir ancak bu karşılamanın, hekim tarafından üstlenilmesinin doğru olmadığı kanısındayım, buna bir çözüm üretilmelidir.
  • Çoğu dava kamu adına açılmaktadır, kamu kurumu ilgili hekim ya da sağlık personelini bu konuda uyarmakta ve gerekirse davaya müdahil olmasının sağlanmasına çalışmaktadır. Zira özellikle tazminat davalarında, ilgili hekime rücu söz konusu olmaktadır.
  • Kararlar kurulurken, olayın oluştuğu ortamın özelliklerinin  göz önünde tutulmak zorunluğu vardır. Sisteme ait kusurların iyi ayırdedilmesi gerekir. Davacının eğitim düzeyi ve yan kazançları veya kasdi tavır ve davranışları da ayırt edilmeye çalışılmalıdır. Ispat sorumluluğu hekim ya da kuruma düşmektedir. Bu nedenle arşiv önemlidir.
  • Sayın Ahmet Kütük bazı olgusal kararların örnekleri ile Yargıtay’ın olaylara bakış ve yaklaşım tarzını anlattı.
 
Üçüncü konuşmacı Gediz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk ABD Öğretim Üyesi DoçDr. Hasan Petek idi.
  • İnsanların beden bütünlükleri  üzerinde mutlak kişilik hakları vardır. Bu konuda özel durumlar, çocuklar, yani 18 yaş altı, bilinci yerinde olmayanlar vb. gibi kısıtlılık halleri ve ayırdetme gücü ya da ifade gücü  olmadığı haller vardır ve bunların hepsinin hakları yasalarca tanımlanmıştır ve bazı hallerde varsayımsal rıza ile tedavi imkanları yaratılabilir.
  • Ancak bu durum, hastanın her istediğinin yapılmasının gereği manasına gelmek, esasta geçerli olan tıp kuralları ve bilimsel gerçeklerdir.
  • Hastalık nedeni ile de olsa, bedenlerine yapılacak her türlü işlemin rızaya bağlı olması gerekir. Yazılı olması tercih edilir. Hasta imzaladıktan sonra anlamadım demesinin çok anlamı yoktur.
 
Daha sonra , İzmir Tabip Odası Hukuk müşaviri Av.Mithat Kara konuştu. Av. Mithat Kara;
  • Aydınlatılmış onam konusunun bir hekimlik mesleği şartı olduğu, bunun geliştirilmesinde hekimlerin asli görev ve rolünün olması gerektiğini ve konunun hukukçulara bırakılmaması gerektiğini belirtti.
  • TTB Hekimlik Meslek Etiği Kuralları madde 26’nın bu konunun temelini oluşturmakta olduğunu ve hukukun bu iz üzerinden yürüdüğünü vurguladı.
  • Tabip Odalarının, sorumluluk ve yükümlüklerini anlattı ve hekimlik sorunlarına ilişkin süreçlerin nasıl ve hangi mevzuatlar çerçevesinde yürütüldüğünü örneklerle anlattı.
 
En son olarak, TTB Özel Hekimlik Kolu Başkanı Uz. Dr. Cemil Tugay söz aldı.
  • Hekimler aslında mesleklerini yani hekimlik yapmak isterken, çok ağır bir evrak yükünün altına sokulmuşlardır. Zaman yoktur ve gerçekten hastaların bazı hususları anlamaları da mümkün değildir.
  • Buna zaman ve enerji yetmesi mümkün değildir. Bu nedenle aydınlatılmış onam konusuna ciddi sınırlar getirilmeli. Bu sürekli uzmanlık dernekleri tarafından güncellenmelidir.
  • Tugay, 2007 de yapılmış bir anket çalışmasında, hekimlerin bu alandaki bilgilerine bir örnek olmak üzere aşağıdaki rakamları verdi. Bu rakamlar gerçek olmalıdır zira, bu alanda tıp eğitiminin yetersizliği aşikardır.
%17 reçeteyi anlatmıyor.
%67 mevzuat bilmiyor.
%52 Deontoloji okumamış.
%48 yazılı rıza almıyor.
%59 HHY hakkında fikri yok.
  • Amerikada da bu davalar nedeni ile hekimlerin 1/3’ü hastaya hiç güvenmemekte %6’sıda hekimliği bırakmıştır.
  • Çalışma koşulları düzeltilmesi, hastaya yeterli zaman ayrılmalı, hastane ve kurum altyapıları iyileştirilmelidir.
  • Malpraktis konusunda sigorta uygun bir yol değildir bu konuda bir kamu fonu yaratılması uygundur.  
Soru ve yanıtlar sonrası sempozyum sonlandırıldı.
 
Sempozyumun görüntülü ve sesli video kaydı, önümüzdeki günlerde WEB sitesinde paylaşılacaktır. ayrıca, CD formatında hazırlanacaktır.
 
 
İZMİR TABİP ODASI
 
 
Diğer Resimler için tıklayınız...
 
 

 

 

 

 

 

Bu haber 2012 kez okunmuştur.