Sayı: 14-02 08.01.2014
HEKİMLER TORBADA, RÜŞVET VE YOLSUZLUK PARALARI KUTUDA !
AKP’NİN TORBA YASASI YOK HÜKMÜNDE!
17 Aralık tarihinden itibaren yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ile sarsılan ve bakanlarını feda ederek kurtulmaya çalışan AKP hükümeti hekimlere eziyet etmekten vazgeçmedi. 3 Ocak 2014’de TBMM’deki çoğunluklarına dayanarak Torba Yasa’yı çıkardılar ve hekimlik mesleğini akılları sıra bu torbaya attılar. Bu yasayı çıkaranlar hekimlerin vicdanında çoktan mahkum olmuşlardır.
Biz hekimler, yolsuzluk , rüşvet ve hırsızlıkların cezasız kalmayacağına ve birgün mutlaka hesabının sorulacağına sonuna kadar inanıyoruz. İnanıyoruz ki o günler uzak değildir.
Hekimler yıllardır, Başbakan ve Sağlık Bakanı tarafından, hastalarının cebine el atmakla, bıçak parası almakla vb suçlandılar. Yurttaşların ve hastaların gözünde küçük düşürüldüler ve aşağılandılar. Saldırganlığın hedefi haline getirildiler ve birçok hekim bu nedenle hakarete uğradı,yaralandı ve hatta öldürüldü. Hekimler, Hitler vari bir yöntemlerle hedef haline getirilirken büyük suçlar gizleniyor ve hedef şaşırtılıyordu. Aslında bizler bunu biliyorduk ve defalarca açıklamıştık. Ancak büyük rezillik, artık yurttaşlarımızın da gözü önüne serilmiştir.
Torba Yasa Neler İçeriyor ?
Her şeyden önce belirtmek isteriz ki, çıkarılan bu yasanın birçok hükmü daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Israrla tekrar gündeme getirilmesi iyi niyet ve hukuka bağlılıkla açıklanamaz. Burada kötü bir niyet vardır. TBMM’deki çoğunluğa dayanarak hem yürütme hem yasama hem yargı organı olmaya çalışanlar, her türden iyi niyetli ve makul öneriyi reddederek bir yasa yapmışlardır. Bu yasa, kayırmacılık, özel yarar sağlama, haksızlık, eşitsizlik ve hukuk dışılıklarla doludur.
Bu torba yasaya göre;
1-) Hekimlik yapmak suç, insan sağlığını ticari unsur haline getirmek suç değildir.
2-) İnsan sağlığını ticari bir meta haline getiren reklamlara idari para cezası verilmesini öngören madde bütünüyle taslaktan çıkarılmıştır.
3-) Ruhsata aykırı ilaç imal ederek hastalarımızın sağlığı ile oynayanlara sadece para cezası verilebilecektir.
4-) Acil hastalara bakmayan ve onlardan para isteyen kuruluşlara verilmesi önerilen 3 aya kadar faaliyetten yasaklama cezası 10 güne düşürülmüştür.
5-) Hekimler, Sağlık Bakanlığı’ndan izin almadan sağlık hizmeti verirlerse cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ve 20 bin güne kadar adli para cezasıdır. Bunun Türkçe karşılığı 2 milyon, eski birimle 2 trilyon TL. dir. Bu parayı ancak büyük rüşvetler yiyenler ödeyebilir, hekimler arasında bunu bulamazsınız. Nasıl bir ruh halidir, anlamakta gerçekten güçlük çekiyoruz. Hırsızların, rüşvetçilerin elini kolunu sallayarak gezdiği bir ülkede ruhsatsız sağlık hizmet vermenin bu boyutta cezalandırılması anlaşılabilir birşey değildir.
Ancak TSK ve Emniyet Özel Harekat Daire Başkanlığı’nda görevli personele acil tıbbi müdahale yetkisi tanınmaktadır.
Yani diplomalı olanın ruhsatsızken müdahalede bulunması yasak ve cezalandırılırken, diplomasız olana serbestlik tanınmıştır.
Böylesine bir suç ve ceza yaratma yaklaşımının evrensel hekimlik ve hukuk ilkelerinde yeri yoktur.
6-) Yine hekimlerden hastalarının mahrem bilgileri, bunlarla ilgili belge ve kayıtları istenmekte, hekimlik etiğine, Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere uymayan bu talep karşılanmazsa para cezası tehdidi gündeme gelmektedir. Hükümet açıkça, uluslarası sözleşmeleri, Anayasa’yı ve yasaları çiğnemektedir. Hastaların mahremlerine olan bu merakın nedenini bizler de çok merak etmekteyiz. Bu kadar ısrarda amaçlanan nedir ?
663 sayılı KHK’nin 47.maddesi ile hasta bilgilerini ticari kuruluşlarla paylaşma ve hasta bilgilerini satma yetkisi alan hükümetin, hasta bilgilerinin bir yerde toplanmasında ısrar etmesinin nedeni bu olabilir mi acaba? Özel hayatların, ahlaksızca, kasetlerle ortaya döküldüğü ülkemizde, özel hayatın gizliliği ve dokunulmazlığı kuralının çiğnenmesine ancak kendi yakınlarına ve çalışma arkadaşlarına dayanınca feryat edenlerin samimiyetine inanmayacağımız açıktır.
7-) Hekimlerin bağımsız çalışması yasak, “işverenleri” tarafından “kiralanması”ve zorla çalıştırılması serbest bırakılmıştır.
Bu maddeye göre memur hekimlerin saat 17 den sonra muayenehanede çalışmaları ve Anayasa Mahkemesi’nce kabul edildiği gibi bir kamu hizmeti olan sağlık hizmeti vermeleri yasaklanmıştır.
Yüksek Öğretim kurumlarında çalışan öğretim üyelerinin serbest çalışma hakkı da yasak kapsamındadır. Bu yasak sadece hekimlere yöneliktir. Üniversitelerin mühendislik, iktisat, hukuk vb. gibi diğer bölümleri için bir yasak yoktur. Bu hekimler aleyhine açık bir ayrımcılıktır.
İlginç olan şey ise öğretim üyelerinin bir kısmının, mesai dışında özel hastaneler ve vakıf üniversitelerinde çalışabilmesine olanak sağlanmasıdır. Üniversiteler, öğretim üyelerini özel hastane ve vakıf üniversitelerine kiralayabilecektir. Yani “ kirala kazan” kuralı devrededir. Tek koşul ise” fifty fifty “ kuralıdır. Öğretim üyesinin kazandırdığı para çalıştığı kurumun olacak, bu paradan öğretim üyesine pay verilecektir. Bu tam bir kölelik düzenidir, insanların emeğinin özel kurumlara pazarlanmasının ve özel sağlık kuruluşlarını ihya etmenin yolları sonuna kadar açılmıştır.
Bunları kabul etmeyen ve emeğini hastaları için bağımsız olarak ortaya koymak isteyen öğretim üyeleri 3 ay içinde üniversiteden ayrılmak zorunda kalacaklardır. Bu durumda hem üniversitelerimiz, hem eğitim görenler ve hem de hastalarımız kaybedecektir. Bunun tek bir karşılığı vardır; boşalan kadrolara yandaş öğretim üyeleri atanacak ve özel hastanelerin önünde bir engel olan özel muayenehaneler tasfiye edilerek hekimler artık giderek yabancı tekellerin eline geçen özel hastane işverenlerinin elinde köle işçi olacaklardır. Özelleştirmeci AKP hükümetine yakışan da budur elbette...
8-) Sözüm ona tamgüncü(!) hükümet bir yandan da kamu kurumlarında çalışan hekimlere mesai dışında işyeri hekimliği yapmayı serbest bırakmaktadır. Serbest çalışma yasak ama serbest işyeri hekimliği yapmak değil! Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Yasa, işlerine geldiği gibi eğilip bükülen bir oyuncak haline gelmiştir. Aslında, işlerine ne uygunsa onun yasası çıkarılmaktadır. Tam bir siyasal oportünizm!
9-) Aile hekimlerine, mesai saatleri dışında, hastane acillerinde nöbet zorunluluğu getirilmektedir. İş yükü altında ezilmiş olan aile hekimlerine hastane acillerinde nöbet tutma zorunluluğu getirilerek birinci basamak hizmetleri kaosa sürüklenmektedir. Birinci basamak hizmetleri de yani en başta gebe takipleri, bebek takipleri, aşılamalar aksayacaktır. Plansız, programsız günü kurtarmak için politika izlendiği için sağlık alanındaki karmaşa bitmemekte, her politika yeni sorunlara yol açmaktadır.
10-) Hoca muayenesi adı altında vatandaştan ek ücret alınması, Bakanlık bürokratlarının üniversitede çalışmadan akademik unvanlar almaları ve kullanmaları, yurtdışında çalışan veya yurtdışında eğitimini tamamlayanların mecburi hizmetten muaf tutulmaları, aile hekimlerinin uzmanlık eğitimine çalıştıkları yerden uzaktan eğitim yoluyla yapmaları ve mecburi hizmetten muaf tutulmaları gibi birçok fırsatçı, haksız, hukuksuz, ayrımcı madde bu “yasa” ile kabul edilmiştir.
Sonuç olarak yasa dışı ilişkilerin, yolsuzlukların, haksız kazançların, rüşvetlerin ortalığa saçıldığı; yasa dışı örgütlenmelerin tanımlandığı; yolsuzluk soruşturması açanların aynı gün görevden alındığı; Cumhuriyet ve Atatürk karşıtı örgütlerin birbirine girdiği; bakanların istifa ettiği ve çocuklarının tutuklandığı; İsviçre bankalarında milyarlarca liralık gizli hesapların varlığının tartışıldığı ve 100 milyarlık bir yolsuzluğun olduğunun öne sürüldüğü bir ülkede, emeği ile hakkını elde eden hekimlere karşı çıkarılan bu “Torba Yasa”’nın bizce bir hükmü yoktur.
Bu yasa hekimlik vicdanında çoktan mahkûm edilmiştir ve yine hekimlerin mücadelesi ile eninde sonunda işlemez hale gelecek ve kaldırılacaktır. Bu düzenlemelere karşı mesleki ve hukuki her türlü mücadele yürütülecektir.
Biz hekimler olarak,
- daha büyük zararlara uğranmadan, birçok hükmü daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen bu yasanın Cumhurbaşkanlığı tarafından onaylanmamasını;
- onaylandığı taktirde ana muhalefet partisi ve sağduyu sahibi milletvekillerince iptali için Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesini ısrarla talep ediyoruz.
İZMİR TABİP ODASI