Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Adli Tıp Uzmanları Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Gürcan Altun, cinsel istismar mağduru 3 çocuğu rıza vermedikleri nedeniyle "zorla muayene" yapmadığı için yargılanıyor.
Edirne Adliyesi'nde devam etmekte olan davanın ilk duruşması 9 Mayıs 2013 tarihinde yapıldı. Hakim karar vermek için ek süre gerektiği gerekçesi ile duruşmayı 23 Mayıs 2013 tarihine erteledi.
Prof. Dr. Gürcan Altun'un maruz kaldığı bu talihsiz davayı ve "Etik İlkeler doğrultusunda iyi hekimlik yapmanın" yargılanmasını protesto etmek amacıyla Edirne Adliyesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi.
Basın açıklamasına Prof. Dr. Gürcan Altun ile birlikte, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Üyesi Dr. Osman Öztürk, Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ümit Biçer, İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nadir Arıcan, Edirne Tabip Odası Başkanı Dr. Galip Erkutlu ve TTB Hukuk Bürosu'ndan Avukat Ziynet Özçelik katıldı.
Basın açıklaması Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ümit Biçer tarafından okundu.
BASIN AÇIKLAMASI
YARGI TIP ETİĞİNE MÜDAHALE ETMEYE DEVAM EDİYOR
EDİRNE’DE ÇOCUK HAKLARI ÇİĞNENİYOR
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi ve Adli Tıp Uzmanları Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Gürcan Altun “cinsel saldırı şüphesi” ile yargı tarafından muayene edilmesi istenilen çocukları “zorla” muayene etmediği için yargılanıyor.
Atılı suçlamaya konu olay: “Mahkeme kararı ile iç beden muayenesi yapılmak üzere tıp fakültesi hastanesine üç çocuğun gönderilmesi, meslektaşımız Prof. Dr. Gürcan Altun’un muayene öncesi bilgilendirilmeleri ve muayeneye muvafakat vermemeleri üzerine muayeneye zorlanmalarının ruh sağlıklarını olumsuz etkileyeceğini görerek durumu tutanak altına alıp yazılı olarak adli makamlara bildirmesinden” ibarettir.
İddianamede Prof. Dr. Gürcan Altun’un; “Somut olayda cinsel istismar suçunun delillerinin araştırıldığını, bu suçun önemli, şaşmaz ve değişmez delilinin mutlak surette mağdurlar üzerinde yapılacak beden muayenesi olduğu, her ne kadar bu muayenenin mağdurların haklarını ihlal edebilecek nitelikte olsa da mahkemenin beden muayenesi yapılmasına ilişkin kararı olduktan sonra hiçbir şekilde tıp etiği, hasta hakkı, insan hakkı v.s. gibi kavramların gündeme getirilerek görevi yapmamaya mazeret oluşturmayacağı, mağdurların muayenesinin yapılması yönündeki Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yazılı talimatının yerine getirilmemesi suretiyle görevi ihmal suçunu” işlediği ileri sürülmüştür.
Edirne’de, benzer bir dava 2010 yılında; yine adli tıp uzmanlarına karşı açılmış; yargılama meslek etiğine uygun davranan meslektaşlarımızın beraati ile sonuçlanmıştı.
Ne yazık ki bir kez daha; aynı gerekçelerle açılan bu dava ile anlıyoruz ki; istismar mağduru çocukların hakları ve sağlığı bizzat yargının uygulamalarıyla yok sayılmaya devam ediyor. Bu davanın Edirne’de yargının insan hakları ve çocuk hakları ile imtihanı olduğunu düşünüyoruz.
Hekimlik felsefesi ve tıp ahlakının temelleri Hipokrat’dan bugüne hastanın sağlığını en yüce değer olarak kabul eden, hekim-hasta ilişkisinde güvene ve mahremiyete saygı üzerine inşa edilen “kutsal bir meslek” olarak hastasının yararına davranmak, asla zarar vermemek” olarak tanımlanmaktadır.
1. Hekimlik mesleği, insan hakları, çocuk hakları ve ceza muhakemesine ilişkin normlar mağdur çocukların zorla muayenesine olanak tanımamaktadır.
2. Tıbbi muayene ancak hasta onay verdiği zaman yapılabilir. Hekimler, Biyotıp Sözleşmesinde belirtilen özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra müdahale etme yükümlülüğüne uymak zorundadır. Tıp etiğinde ve tıp öğretisinde “Hastanın zorla muayene edilmesi” diye bir kavram yer almamaktadır. Bir çocuğun zorla genital/iç beden muayeneye zorlanması ona yapılan cinsel saldırıdan bir farkı olmadığı gibi “kişide ruhsal travma yarattığı” da tıbben iyi bilinen bir konudur.
3. Yasa uygulayıcıları uluslararası sözleşmelere, insan haklarına aykırı davranamaz. Söz konusu dava, Anayasanın 17. Maddesinde düzenlenen maddi ve manevi varlığın korunması geliştirilmesi hakkına, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3. Maddesindeki işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele yasağına, 8. Maddesindeki özel hayatın korunması hakkına ilişkin düzenlemeler ve çocuk hakları sözleşmesindeki çocuğun yüksek yararı ilkelerine aykırıdır.
4. Cinsel saldırı mağduru çocukların muayeneye zorlanması hekimlerin, anayasaya, insan haklarına, çocuk haklarına, biyotıp sözleşmesine ve hasta haklarına aykırı davranmasını istemektir. Kolluk gücü marifetiyle, rızası olmayan çocukları zorla soyarak muayene masasına yatırılmasının tasavvuru bile korkunçtur. “Hiçbir toplumsal değer 13 yaşındaki önadolesen dönemindeki küçük bir kız çocuğunun, rızası dışında maruz kaldığı, cinsel organlarının zorla muayenesi sırasında duyduğu utanç ve aşağılanmayı haklı da gösterememektedir. Böyle bir zor kullanım çabası içinde olunması, buna yeltenen sağlık ve kolluk görevlilerinin “İnsanlık dışı ve onur kırıcı muamele” gibi çok daha ciddi suçlamalarla karşılaşmasına neden olabilecektir.
5. Daha sonra yapılabilecek olan muayene ile çocuğun onuru, benlik saygısı ve hakları korunabileceği gibi, örselenmesinin ve muayeneyi de cinsel bir saldırı olarak değerlendirmesinin önüne geçilebilecektir.
SONUÇ OLARAK;
Çocuklar; devletin, yasaların ve uluslararası sözleşmelerin güvencesi altındadır.
Bir kez daha ve umarız son olarak; yargı mensuplarını, ulusal yasa, yönetmelik ve genelgelere, yanı sıra devlet olarak imzaladığımız uluslararası sözleşmelere uygun davranmaya, yargılama sırasında çocukların kırılganlığını unutmadan hoyrat uygulamalara son vermeye davet ediyoruz.
Adalet Bakanlığı ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun çocukların üstün yararı ilkesine aykırı uygulamalar yapan sorumlular hakkında değerlendirme yapmasını bekliyoruz.
ADLİ TIP UZMANLARI DERNEĞİ
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
EDİRNE TABİP ODASI