Prof.Dr.Renan Pekünlü Yalnız Değildir...

 

 

 

 

 

Yine hepimizce çok iyi bilindiği gibi gerek Anayasa Mahkemesi’nin gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre türbanla üniversiteye girmek suçtur. Yani, hem türbanın ilişkili olduğu bir giysi yönetmeliğine göre hem de şeklen yürürlükte görünen hukukun içinde, türbanla üniversiteye girmek suça konu bir fiildir. Bu fiilin önlenmesi işi de aynı hukuka göre akademisyenlik gözetimi altındadır. Mahkeme kayıtlarına da geçtiği şekilde herhangi bir fiziksel zorlama olmadan, öğrencileri bu konuda uyaran Prof. Dr. Pekünlü de bu gözetimin gereğini yerine getirmiş ve öğrencileri hukuka göre davranmaları konusunda uyarmıştır. 

 

Anayasa’nın ve o Anayasa’nın koruyucusu ve gözeticisi olan Anayasa Mahkemesi’nin kararları doğrultusunda davrandığı ve böylelikle aklın ve bilimin önde gelen savunucusu olması gereken üniversitelerimizin ve o üniversitelerimizin öğretim üyelerinin yapması gerekeni yaptığı için suçlanan Prof. Dr. Rennan Pekünlü belki de doğruyu yaptığı için cezalandırılarak tarihe geçecektir.

 

Bu davalarla Rennan Pekünlü’nün şahsında bilim, aydınlanma, üniversite gibi insanlığın tarih boyu ürettiği ilerici birikimi mahkûm edilmek istenmektedir. Rennan Pekünlü’ye verilen hapis cezası sadece ona verilmiş bir ceza değildir. Bu, tüm ilerici akademisyenlere, tüm boyun eğmeyenlere bir gözdağıdır. Türkiye’de üniversitelerde gericiliğin ulaştığı en üst nokta budur.

Unutulmamalıdır ki, ne ceza ne de yıldırma aydınlanmanın ve insanlığın gelişmesinin önüne geçemez. Bruno ve Galile bu sözlerimizin tarihin derinliklerindeki iki doğrulayıcısıdır. Ortaçağ’da onların başına gelen neyse içinde bulunduğumuz çağda Rennan Pekünlü’nün başına gelen odur.

Türkiye için laiklik ilkesinin vazgeçilmez olduğuna inanan bizler de bu süreçte tüm varlığımızla ve gücümüzle Prof. Dr. Rennan Pekünlü’nün yanında olmayı kaçınılmaz bir görev olarak algılıyor ve bu görevi her koşulda yerine getireceğimizi sizler aracılığıyla kamuoyu ile paylaşıyoruz.