14 Mart Tıp Bayramı Yürüyüşü

15.03.2013

 

 

Yıllarını sağlık hizmetine adayan, bu uğurda dirsek çürüten, binlercesinin hasta olmasını önleyen, binlerce  hasta muayene eden, binlercesini sağlığına kavuşturan, uykusuz geceler, yorgun günler geçiren değerli cefakar arkadaşlarımız ;

14 Mart tıp bayramımız kutlu olsun !
Ülkemizi yönetenler bunu anlamıyor olabilir ama, şunu belirtmek isteriz ki, 75 milyonluk bir ülkede sadece ve sadece 120 bin doktor vardır ve onlar geceli, gündüzlü, bıkmadan yorulmadan halkın sağlığı için çalışıyorlar!
Hem de hakaret görmek, sözlü ya da fiili şiddete uğramak ve hatta ölmek pahasına!
Gebelerinin karnı tekmelenmek pahasına !
Geçtiğimiz yıllarda hükümet ve sayın Sağlık Bakanı “siz 100 bin kişisiniz, biz 75 milyonu dikkate alırız.” dediler !
Biz bunu şöyle tercüme ettik:“Siz önemli değilsiniz, bize oy verecekler önemli ”
“Siz sesinizi çıkarmadan çalışın, sadece oy depomuza hizmet edin, verilene de razı olun “
Önümüze her gün her birine en fazla 5 dakika ayıracağımız ve kendini muayene oldum zanneden ve bununla “ mutlu olan” 80-100 hasta konuldu ve konuluyor!
Üstelik cebinden senede 10 milyar TL. çıkarken bunun farkına bile varmayan milyonlarca hasta !
Değerli meslektaşlarımız, değerli konuklar,
 Gidiş odur ki bizlere şöyle denilecek: “Hastayı sadece muayene etmeyeceksiniz, aynı zamanda isten çıkardığımız, ekmeğinden ettiğimiz tıbbi sekreterlerin islerini de yapacaksınız !"
Yani gözümüz bilgisayarda, kulağımız hastada, böylesine  tehlikeli bir ortamda hasta ile baş başa, kayıt yapıp, tetkik isteyip, sonuçları yazıp, kalan zamanda da hastayı muayene edip sağlıklı bir tanıya varacağız !
Sonra da içimiz rahat iyi hekimlik yapmaktan ve vicdandan söz edeceğiz !
Hatta temizlik işçileri işten çıkartılıp, odamızı bile kendimizin  temizleyeceği günler gelebilir !
Ne için ?
Artık birer sağlık ticarethanesine dönüştürülen ve belki de çok yakın bir süre sonra yerli-yabancı büyük sermaye sahiplerine satılacak olan  hastanelerimiz kar etsin, karı en yüksek olan yeni  G.Sekreterlerimiz ,CEO' larımız en başarılı olsun,  diye !
Her şeye kadir hale getirilen G.Sekreterlerimiz, CEO' larımız için tek kriter karlılık olunca söyleyecekleri de bellidir:
“Daha çok hasta bakın, daha çok ameliyat yapın, daha çok reçete yazın, daha çok hasta yatırın! Özellikle de kar getirenleri!
Gerekli mi değil mi diye sormayın! Yeter ki siz söylenileni yapın, sesinizi de çıkarmayın!
Hatta fazla mesai yapın, Cumartesi ve Pazar günleri de çalısın; siz de kazanın, artık bir ticarethane olan hastanelerimiz de!
Tatil sizin neyinize ?!
Biz bu durumdan şunu anlıyoruz özet olarak :
“Artık kamu yok, eskiden saygınlığı olan doktor yok,  işveren ve işçiler var."
Belki de çok yakında  bizlere şunlar söylenecek ;
"Ben ne verirsem onu alırsın! Bak bugün döner sermayeni kestim, yarın kendini başka bir yerde çalışırken bulabilirsin, ertesi gün çalıştığın hastaneyi satabilirim! Yerimize talip olan sermayedarlarımız var, satalım kar edelim!
Hükümet 657 sayılı kanunu da kaldırıyor, artık iş güvencen de olmayacak ! ”
Değerli meslektaşımız,
Artık bunlar bir saka değil, birer gerçek! Uygulanacak, hatta yer yer uygulanmaya da başlanıldı!
Hem de ve ne yazık ki kendi öz meslektaşlarımız eli ile!
Yarın bugünden daha iyi olmayacak!
Yanınızda çalışan taşeron firma çalışanlarına bakın; hiç bir güvenceleri olmadığını göreceksiniz!
Özel hastanelerde çalışan meslektaşlarımıza bakın, yarın her biri kendini kapının önünde bulabilir!
Ücretlerinin üzerine yatılabilir! Onlar bunu her gün yaşıyorlar!
“İşte bizlere biçilen kefen bu; taşeron doktorluk !
İşgüvencesiz, ücret güvencesiz, gelecek güvencesiz, can güvencesiz bir gelecek !
1500 TL. maaşlı, açlık sınırının etrafında dolasan bir emeklilik !“
Değerli meslektaşlarımız,
Tablo çok açık ve seçik ortada duruyor! Geleceğimiz, çocuklarımızın geleceği tehlikede!
Mazeret üretmeden birleşmeliyiz, dayanışmalıyız! Bize dayatılan haksız sisteme karşı çıkmalıyız!
Çünkü biz hekimiz ve 75 milyonluk bir ülkede sadece ve sadece 120 bin kişiyiz! Yerimize konulacak 120 bin kişi yok, ithal edilse bile..!
Birleşirsek kazanmayacağımız hak yoktur! Çünkü haklıyız!
Biz olmadan, biz üretmeden sağlık olmaz!
Biz kimseye muhtaç değiliz, sağlık sistemi bize muhtaç ve mecburdur!
Ne yazık ki hekimleri aşağılamak, onurlarıyla oynamak, itibarsızlaştırmak, haklarını ellerinden almak ve bunun için her yola başvurmak önceki Sayın Bakanımız ve hükümetin 10 yıllık icraatı oldu! Serbest çalışma hakları ellerinden alındı. Kapı genişliği, merdiven yüksekliği ölçüldü! Durum bırakın yıldırıyı eziyet düzeyine vardı.
İnanın bu, 100 yıllık bir tepki yarattı. Hekimlerimizin %90 'nı sayın eski bakan hakkında iyi duygulara sahip değil!
Bu, alınmak istenilirse, tarihi bir derstir!
Bu 14 Mart, yeni bakanımız ve hükümet için bir fırsat olabilir! Yeni bir sayfa açmak sizin elinizde! Sayın bakanımıza sunduğumuz 14 Talebimizi lütfen ciddiye alın!
Sizler bizleri dinlemez ve anlamazsanız, ciddiye almazsanız bu hekimlerin içinde bulunduğu mutsuzluğu ve tepkileri daha da artırır.
Yine inanın hekimlerin tepkisi ve öfkesi, sanıldığından çok daha büyüktür!
Eğer yaptığımız işi küçümser, bizimle benzer ya da belki de daha alt konumda olanların aldıklarına bakmaksızın, üstelik kendiniz ve hatta çocuğunuz birer doktor olduğu halde, tıpkı eski sayın bakan gibi " sabit yüksek ücret verirsek çalışmazlar" derseniz, bu olmaz! Hekimlik hizmetinin asla gerçek bir karşılığı yoktur, bunu sizler de bizden iyi biliyorsunuz !
Lütfen unutmayın bugün 35 yıllık bir doktorun maaşı 2200 TL. emeklilik maaşı ise 1600 TL.dir.Siz meslektaşlarınıza ve birer hekim olarak kendinize, emeğinize  bunu yakıştırabilir misiniz?
Doktorlar işlerinin gereği olgun ve sabırlı insanlardır. Ancak sanılmasın ki her zaman sabrederiz, olgunluk gösteririz , susarız ve  boyun eğeriz!
TIBBİYELİ nin genetiğinde  haksızlığa BOYUN EĞMEMEK vardır!
Çünkü biz tıbbiyeliler 14 Mart 1919’da Tıp Bayramında, işgal altındaki İstanbul’da işgalci İngiliz emperyalistlerine başkaldıran ve Mustafa Kemal Atatürk'ün yanında Anadolu'ya geçen Hikmet Boranların, büyük olanaksızlıklar içinde her türlü bulaşıcı hastalıkla savaşıp ülkemizi bunlardan temizleyen ve kendini hiçbir zaman düşünmeyen Dr.Refik Saydam’ların, kalpaksız kuvayı milliyeci Dr.Nusret Fişek’lerin ve bir Cumhuriyet Atatürk kızı olan Dr.Türkan Saylan’arın  fedakarlık geleneğinden geliyoruz.
 
 
Değerli meslektaşlarım, değerli konuklar,
SONUÇ OLARAK BIZLER, PERFORMANS DENİLEN VE BÜTÜN AHLAKİ DEĞERLERİ KİRLETEN UCUBE SİSTEMİ İSTEMİYORUZ!
BİZLER,
HASTALARIMIZI MUAYENE EDERMİŞ GİBİ YAPMAK İSTEMİYORUZ ! HASTALARIMIZA GEREKEN ÖZENİ GÖSTERMEK VE ZAMAN AYIRMAK İSTİYORUZ
BİLİMSEL OLARAK KENDİMİZİ GELİŞTİRMEK İSTİYORUZ !
HAK ETTTİĞİMİZ EMEĞİMİZİN KARŞILIĞINI ALMAK İSTİYORUZ!
İŞ, GELECEK VE CAN GÜVENCESİ İLE
KİMSEYE MUHTAÇ OLMAYACAGIMIZ BİR EMEKLİLİK İSTİYORUZ!
Yani kısaca bugün yapamadığımız ya da gönlümüzce yapamadığımız mesleğimizi yapmak istiyoruz.
Para kazanmak için demirden çimentodan çalan ve çürük işler yapan, en küçük depremde çökerek binlerce insanın ölümüne neden olan ahlaksız müteahhit olmak istemiyoruz. İyi hekimlik yapmak  bizim en doğal hakkımızdır ve görevimizdir. Bunu da başaracağız !
Ülkemize dışarıdan dayatılan ve bütün alanlarda olduğu gibi sağlıkta da kaynaklarımızın dış ve onlarla işbirliği içindeki iç tekellere akıtılmasının yollarını döşeyen “sağlıkta dönüşüm projelerine” karşı koymanın, ayağı bu toprağa basan herkesin ve özellikle hekimlerin bir görevi olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum ve sözlerimi büyük şairimiz Hasan Hüseyin Korkmazgil'in şu dizeleri ile bitiriyorum:
"yıllar var ki ter içinde/ taşıdım ben bu yükü/ bıraktım acının alkışlarına "
Ter içinde taşıdığımız yükün; acının değil, değerbilirliğin ve sevincin alkışlarına bırakılması dileğiyle, saygılarımı sunarım. 14.03.2013
 
Dr.Mete Güzelant
İzmir Tabip Odası
Genel Sekreteri
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bu haber 1886 kez okunmuştur.