Yurttaşlara Yönelik Fişleme Sağlık Alanında !

15.12.2012
Sayı:12-50                                                                                    Tarih: 15.12.2012
 
YURTTAŞLARA YÖNELİK FİŞLEME SAĞLIK ALANINDA !
SAĞLIK BAKANLIĞI,YURTTAŞLARIN KİMLİK  DAHİL BÜTÜN SAĞLIK BİLGİLERİNİ FİŞLEMEK İSTİYOR!
 
Sağlık Bakanlığı  özel sağlık kuruluşlarına gönderdiği yazıyla 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren  özel sağlık kuruluşları tarafından Sağlık Net 2 sistemine veri gönderiminin zorunlu olacağını bildirmiştir..
Ulusal Sağlık Veri Seti 525 sayfadır.[1] Bu dökümanda, hekimlere ve diş hekimlerine, sağlık kuruluşuna başvuran hastaların ne tür bilgilerinin toplanarak elektronik ortamda  Sağlık Bakanlığı’na gönderileceği ayrıntıları ile belirtilmektedir.
İstenen bilgiler içinde;  bütün kimlik, adres, iletişim bilgileri, hamilelik testleri, sağlık geçmişi, özürlülük durumu,medeni hal, alkol-madde-sigarakullanımı, iş, meslek, öğrenim durumu, gelir durumu, hastalık şikayetleri, hastanın öyküsü(anemnezi), bütün tetkik sonuçları, tetkik istenen kurumlar,15-49 Yaş arası kadınların, doğum, düşük türü ve sayıları, kadın sağlığı İşlemleri, kullanılan aile planlaması yöntemi, gebelik tespiti sonuçları, son adet tarihi,babanın kan grubu, gebe olduğu tespit edilmiş olsun ya da olmasın, doğum ya da düşükle sonuçlanan tüm gebelikler, ağız ve diş sağlığı ile ilgili tüm koruyucu hekimlik, teşhis ve tedavi işlemleri ve daha pek çok bilgi yer almaktadır.
Sağlık Bakanlığı tarafından gönderilmesi istenen hastalara ait kayıtlar, kimliğine ve sağlık durumuna ilişkin veriler, korunması gereken kişisel verilerin başında yer almaktadır.[2]
2 Kasım 2011 tarihinde yürürlüğe konulan 663 sayılı Sağlık Bakanlığı Ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin  “Bilgi toplama, işleme ve paylaşma yetkisi” başlıklı 47. Maddesi’nde “Bakanlık ve bağlı kuruluşların, mevzuatla kendilerine verilen görevleri, e-devlet uygulamalarına uygun olarak daha etkin ve hızlı biçimde yerine getirebilmek için, bütün kamu ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarından; sağlık hizmeti alanların, aldıkları sağlık hizmetinin gereği olarak ilgili sağlık kurum ve kuruluşuna vermek zorunda oldukları kişisel bilgileri ve bu kimselere verilen hizmete ilişkin bilgileri her türlü vasıtayla toplamaya, işlemeye ve paylaşmaya yetkili” kılınmıştır.
Bütün özel ve kamu sağlık kuruluşlarından kişilere ait sağlık verilerinin bu maddeye dayanılarak istenildiği anlaşılmaktadır.
Bu uygulama ile konuya ilişkin özel hükümler içermeyen bir Kanun Hükmünde Kararname maddesine dayanılarak, ülkedeki bütün insanların özel hayatlarının gizliliğine müdahale edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. Maddesi ve Anayasa’nın 20. Maddesi ile koruma altına alınan hakların kullanılamaz ve güvencelerinin işlemez hale getirilmesi söz konusudur.
Bu tür müdahaleler nedeniyledir ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin özel hayatın gizliğinin korunmasına ilişkin 8. Maddesinin asıl amacının “bireyi kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı korumak”  olduğu belirtilmektedir.
İptal istemi Anayasa Mahkemesinin önünde görüşülmeyi bekleyen 663 Sayılı KHK’nin 47. Maddesinin, Anayasa’nın özel hayatın gizliliğine ilişkin 20. Maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 8. maddesi başta olmak üzere üst hukuk normlarına uygun olarak yorumlanıp uygulanması zorunludur[3]
Devlet, bir kamu düzeni tedbiri alırken kamu düzeninin gerekleriyle Sözleşme ile korunan yararlar arasında, AİHM’nin ifadesiyle “adil bir denge” kurmak zorundadır. Adil denge kavramının zihinde yarattığı izlenimin tersine, AİHM’nin kurduğu kamu düzeni-özgürlük terazisinde özgürlükler daha ağır basmaktadır. AİHM, özgürlüklerin kullanımını tamamen imkânsız hale getiren müdahaleleri Sözleşme’nin ihlali olarak görmektedir.
Somut duruma baktığımızda ise Sağlık Bakanlığı ayrımsız bir biçimde  herhangi bir hekime, sağlık kuruluşuna başvuran kişilerin, sağlıkları ile ilgili olanlar dahil özel hayatlarına dair pek çok bilginin gönderilmesini isteyerek özel hayata  bütünüyle müdahale etmektedir. Üstelik yasada bu müdahalenin amacı, müdahalenin kapsamı, sınırları, kullanılan yöntem ve süresi konusunda müdahaleyi  sınırlandıran hiçbir ölçüt yasada bulunmamaktadır.
Anayasanın‘Temel Hak Ve Hürriyetlerin Sınırlanması’ başlıklı 13. Maddesi uyarınca da kişisel verilerin korunmasının istisnalarının kanunla düzenlenmesi zorunludur.  Anayasa Mahkemesinin 20.3.2008 tarihli ve E. 2006/167, K. 2008/86 sayılı kararında da kanunla düzenlenmesi gereken bu sınırlamaların AİHM kararlarına paralel bir biçimde demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı ifade edilmiştir.
Tıbbi verilerin korunmasına dair 97/5 sayılı Avrupa Konseyi Tavsiye Kararının 5.6. maddesinde de sağlık verilerinin korunması ana kuralına istisna getirilebilecek haller, Kanunla yapılmak ve demokratik bir toplumda zorunlu olmak ön koşuluyla;
§ Gerçek bir tehlikenin ve suç işlenmesinin önlenmesi,
§ Kamu sağlığının korunması,
§ Başkasının temel hak ve hürriyetlerine yönelik ağır bir ihlalin önlenmesi olarak sayılmıştır.
Bu anlamda hastaların sağlık durumlarını yansıtan verilerin/kayıtların paylaşılması, bildirim zorunluluğu gibi konuların çok net tanımlanmış hukuksal koşullar altında yapılması ve özel hayatın ihlali sonucunu doğuracak çok ince çizginin aşılmaması gerekmektedir. 
Bu açıklamalar ışığında hekimlerin hastalarına ilişkin bilgileri başkaları ile paylaşma yasağını ortadan kaldıran iki neden bulunmaktadır.
Birincisi hastalarının buna onay vermiş olması hali, diğeri ise bildirim konusunda yasa da düzenlenmiş bir zorunluluğun bulunmasıdır. Eğer bu iki koşul yok ise hekimler, Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 4. Maddesinde düzenlenen sır saklama yükümlülüğü kapsamında hastalarına ilişkin sırları açıklamayacaktır. Başta değinildiği üzere Anayasa’nın 90. Maddesinin 4. Fıkrası uyarınca iç hukukumuzda doğrudan uygulanacak kural olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. Maddesi ve konuya ilişkin AİHM kararları ile Anayasanın 20. Maddesi ve bu maddeye ilişkin Anayasa Mahkemesi kararları karşısında; 663 sayılı KHK’nin 47. Maddesi Sağlık Bakanlığı’na ülkedeki kişilere ait bütün sağlık verilerinin gizliliğine müdahale etme konusunda hukuka uygun bir yetki vermemektedir. Belirtilen üst normlar ışığında KHK’nin 47. Maddesi özel hayata müdahale için gerekli olan unsurlardan biri olan “yasallık” unsurunu dahi yerine getirmemektedir.
Sağlık Bakanlığı tarafından merkezi bir sistemde tutulacak olan kişisel verilerin, kişilerin zararına olabilecek biçimde paylaşılması ve kullanılması konusunda haklı endişe nedenleri bulunmaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 11.07.2012 tarih ve 28350 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulan 'Genel Sağlık Sigortası Verilerinin Güvenliği Ve Paylaşımına İlişkinYönetmelik'te bulunan kimi hükümler bu endişeyi pekiştirmektedir.
Söz konusu Yönetmelikte Kurum ile sözleşmeli özel sağlık kurum ve kuruluşlarından aktarılan ve Kurum tarafından otomatik işleme tabi tutulan sağlıkla ilgili verilerin özel kişi ve kuruluşlarla sözleşme karşılığı paylaşılabileceği düzenlenmiştir. Yönetmelikte düzenlenmeyen bir ‘Gizlilik Taahhüt Belgesi’  ile başvuran ve ‘alıcı’ olarak tanımlanan kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör kuruluşları ve gerçek veya tüzel kişilerle, yani talep eden herkesle bu verilerin paylaşılacağı düzenlenmiştir. 
 İnsanlar, tedavileri için gerekli olan ve güven ilişkisi nedeniyle en mahrem bilgileri aktardıkları hekimlerden istenen sağlık bilgilerinin ticari amaçlarla aleyhlerine kullanılabileceği endişesini haklı olarak taşımaktadır.
Yanı sıra bilgiler merkezileştikçe güvenlik sorunlarının da o oranda arttığı bilinmektedir. Gizliliğe çok önem verilen hallerde dahi diğer ülkelerde de sık rastlanan veri kaybı ve veri hırsızlığı gibi istenmeyen durumların yaşanması gözardı edilemeyecek bir durumdur.
Sağlık Bakanlığı tarafından toplanan bu verilerin gizliliğinin nasıl sağlandığı belirtilmediği gibi; bu süreci, kişisel bilgileri toplanan kişilerin üyesi olduğu kurumların, bağımsız kuruluşların temsilcilerinin denetleyebildiği bir mekanizma da tarif edilmemiştir.
Sağlık verilerinin iletilmesi istenen kişilerin, bu bilgilerin Sağlık Bakanlığı’na gönderilmesine rızalarının olup olmadığının sorulması ve sonucuna göre işlem yapılması yönünde bir bildirimde bulunulmamıştır..
Oysa Anayasa’nın 20. Maddesinin birinci fıkrasında ‘Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir’ denildikten sonra “özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz” vurgusu ile bu konuda devlete verilen yükümlülük tarif edilmiştir.Üçüncü fıkrasında ise; “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir.
Anayasa’da “Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.” hükmü yer almaktadır. Anayasa’nın bu normunda belirtilen yükümlülükler yerine getirilmeden özel hayata yönelik bir müdahale yapılmak istenmekte, hekimler ve sağlık kuruluşları buna aracı olmaya zorlanmaktadır.
Üstelik kişilerin bilgilerinin kamusal olarak kaydedilmesinden endişelenerek, bazı temel hak ve hürriyetlerini kullanmaktan kaçınabilecekleri, insanların sağlık verilerinin gizliliğinin gereği gibi sağlanmadığından hareketle sağlık hizmeti almakta tereddüt duyabilecekleri de bilinmektedir. Bu durumun toplumsal olarak daha hassas olan bazı alanlarda, özellikle Psikiyatri alanında daha vahim sonuçlar doğurması ve kişilerin sağlık hakkına erişimden çeşitli endişelerle kaçınmaları da olasıdır. Bu durumun kamu sağlığına aykırı sonuçlar doğuracağı açıktır.
Muayenehaneler ile özel sağlık kuruluşlarına,  verileri Sağlık Bakanlığı sistemine göndermek için söz konusu yazılımın temin edileceği akredite firma isimleri ifade edilmekte ve bu firmalar tarafından da yazılım bedeli hekimlerden ve diş hekimlerinden istenilmektedir.Sağlık Bakanlığı gönderdiği yazılarda üstlendiği kamusal görevleri yürütmek amacı ile bu bilgileri hekimler ve özel sağlık kuruluşlarından istediğini belirtmektedir. Bu nedenle planladığı üstlendiği hizmetin yürütümü için gerekli olan bilgisayar programının Bakanlık tarafından temin edilmesi gerekeceği açıktır. Öte yandan bu getirilen mali yükümlülüğün Anayasa’nın 73.  Maddesi uyarınca yasa ile düzenlenmesi zorunlu olduğu halde yönetsel bir işlemle mali yükümlülük getirilmesinin hukuksal bir dayanağı bulunmamaktadır.
Muayenehanesi olan hekimler ve sağlık kuruluşları tarafından; hastaların aydınlatılması sonrasında onay verdikleri takdirde sağlık verilerinin Sağlık Bakanlığı’na iletilebilir.
Aydınlatma sonrası bilgilerinin paylaşılmasına onay vermeyen hastaların bilgilerinin paylaşılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 8, Anayasa madde 20, BİYOTIP Sözleşmesi Madde 10, Tıbbi Deontoloji Tüzüğü madde 4 uyarınca hukuka aykırı olacaktır. Hekimler hasta-hekim arasındaki güven ilişkisini bozucu ve hukuka aykırı davranışa zorlanmamalıdırlar.
Bu konuda ulusal ve uluslar arası hukuktan doğan bütün haklarımızı kullanacağımızı ;
Hukuk ve etik dışı uygulamaları kabullenmemizin aslında suç olacağını;
Dolayısıyla aslında bütün yurttaşlarımızın haklarını savunduğumuzu;
Yurttaşlarımızın da bu konuda duyarlılıklarını ifade etmeleri için her türlü bilgilendirme girişimin de bulunacağımızı belirtmek istiyoruz.
                                           
İZMİR TABİP ODASI           
İZMİR DİŞ HEKİMLERİ ODASI       
İZMİR SAĞLIK VE HASTA HAKLARI DERNEĞİ


[1]http://www.saglik.gov.tr/SBSGM/belge/1-15422/usvs-20-yayimlandi.html
[2]Kişisel Verilerin Otomatik İşlenmesinde Bireylerin Korunması Sözleşmesi, Madde 6: “İç hukukta uygun güvenceler sağlanmadıkça, ırk menşeini, politik düşünceleri, dini veya diğer inançları ortaya koyan kişisel nitelikteki verilerle sağlık veya cinsel yaşamla ilgili kişisel nitelikteki veriler ve ceza mahkûmiyetleri, otomatik bilgi işlemine tâbi tutulamazlar.”
[3]BİYOTIP Sözleşmesi’ninÖzel Yaşam ve Bilgi Edinme Hakkı’ başlıklı 10. maddesinde kişisel bilgilerin korunması ilkesineHerkes, kendi sağlığı hususundaki bilgilerle ilgili olarak, özel yaşamına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.”ifadesiyle yer verilmiştir.
 
Bu haber 4733 kez okunmuştur.