Sayı : 12-3597-01 İzmir, 15.11.2012
TTB Merkez Konseyi'nin Sayın Üyeleri,
Sizlerin BDP ve PKK’nın kullandığı deyişle “tutsak” diye tanımladığınız, ayrılıkçı örgüt üyeliği iddiasıyla mahkum olan veya tutuklanan kişilerce yürütülen ve son olarak BDP milletvekillerinin de katıldığı açlık grevleri konusunda aldığınız tutumun, hekimleri odalarımızdan uzaklaştırdığı ve örgütümüze büyük zarar verdiği kanısındayız.
Hekimlik meslek ilkeleri ve insanlık evrensel değerleri zemininde açlık grevinde bulunan kişilerin sağlık sorunlarına eğilmek, sağlık ve yaşam hakkı zemininde üzerimize düşenleri yapmak görevimizdir. Hekimler olarak, açlık grevinde bulunan kişilerin dil, din, ırk veya sınıfına göre değerlendirme yapmamız da etik ilkelere aykırıdır.
Ancak, hekimlik meslek ilkeleri ve insanlık evrensel değerleri zemininde açlık grevinde bulunan kişilerin sağlık sorunlarına eğilmek ile açlık grevinde bulunan kişilerin taleplerine sahip çıkmak farklı konulardır.
Talepler açıktır; Abdullah Öcalan’a uygulanan tecritin kaldırılması, anadilde savunma hakkı ve anadilde eğitim hakkının tanınması.
Açıkça saptanmalıdır ki bu talepler PKK’nın uzun süredir öne çıkardığı siyasal talepleridir. Bunlar için yapılan açlık grevleri, ülkemizi ve ulusumuzu bölme siyasi faaliyetinin önemli bir ayağıdır ve bir üst düzeye çıkarılmasıdır.
Sizler ise taleplerin içeriğini, amaçlarını ve sonuçlarını adeta hiç değerlendirmeden, AKP hükümetine çağrıda bulunarak, açlık grevine gidenlerle “geç olmadan diyaloga geçme” çağrısında bulunuyorsunuz. Hatta İstanbul’da eylem yapıp bu taleplere sahip çıkıyorsunuz.
Bu taleplere hekimler adına mı sahip çıkıyorsunuz?
Ayrıca iddia ettiğiniz gibi ortada bir diyalog eksikliği de yoktur. Tam tersine söylenilen bütün keskin sözlere ve atışmalara karşın, ABD ve İngiltere gözetiminde başlatılan Oslo görüşmelerinden beri ciddi bir diyalog varlığı bizzat iktidar yöneticileri ile muhatapları tarafından basında dillendirilmektedir.
AKP hükümet sözcüsü de talepler konusunda duyarlı olduklarını ve samimiyetle çözmek istediklerini açıklamıştır.
AKP, “biz verdik”, PKK “biz verdirdik” çabası içindedir, bir ön alma yarışı görülmektedir.
Dikkat edilmelidir ki, yaratılan toz duman ortamında AKP hükümeti ülkemizi bölünmeye götürecek ve “eyaletler yasası” diye anılan bütünşehir/büyükşehir yasasını TBMM gündemine getirmiş ve yasalaştırmıştır.
Hekimlik meslek ilkeleri ve insanlık evrensel değerleri zemininde yapılması gerekenler farklı bir konudur. Yapılmalıdır ve elden geldiğince yapılmaktadır. Bu bizim yeminimizin gereğidir.
Ancak meslek örgütü yöneticilerinin görevi, görünenin ötesini de görmek, göstermek ve buna göre bir tutum almaktır.
“Yansız” gibi görünmek ve açık tutum almamak da, aslında bir tutum almaktır. Bu olumsuz bir tutumdur ve sonuç olarak yanlışa hizmet etmektedir.
Ne yazık ki 19 Mayıs, 29 Ekim ve son olarak 10 Kasım’da aldığınız sözüm ona “yansız” tutum da böyledir.
Ulusal konularda duyarsız kalıp, web sayfalarınızda bir satır olsun yer vermezken; günlerdir en üst düzeyde sürdürdüğünüz açlık grevleri konusundaki “duyarlılığınız” ve “eylemleriniz”in hekim topluluğu tarafından nasıl algılandığını değerlendirmenizi öneriyoruz.
Size bu mektupla açık bir çağrıda bulunuyoruz;
Meslek örgütümüz yöneticileri olarak bu tutumunuzu devam ettirdikçe, meslek örgütü güçsüzleşmeye ve geniş hekim topluluğundan uzaklaşmaya devam edecektir.
Sizlerin bu yaklaşımı sadece TTB Merkez Konseyi'ne değil, tüm Odalara mal edilmektedir. Hekimleri Tabip Odalarından da uzaklaştırmaktadır. Hekimleri Tabip Odalarından da uzaklaştıran olumsuz tutumlarınızı tekrar değerlendirmenizi, hekimlerin büyük çoğunluğunun duyarlılıklarına ve görüşlerine de hürmet etmenizi diliyoruz.
İZMİR TABİP ODASI
YÖNETİM KURULU