GEÇİCİ GÖREV ZULMÜNE SON VERİLSİN!

08.08.2012

 

2007 yılında başlayan Aile Hekimliği ve 2010 yılında başlatılan Tam Gün uygulaması sağlıkta devrime değil,  tam tersine büyük  bir karmaşaya yol açmıştır. 

 
Bugün geldiğimiz nokta, çalışanların aşırı iş yükü altında ezilmesi; buna karşın emeklerinin karşılığını alamamaları ve bunun sonucu gelişen yılgınlık ve mutsuzluktur. Öldürülmeye kadar varan her türlü şiddet ve hakaret de işin KDV’sidir.
 
İzmir geçtiğimiz yıllarda kamuda çalışan  hekim sayısı bakımından en şanslı illerden birisiydi. Bugün durum ne yazık ki tam tersidir, kamudan büyük bir kan kaybı yaşanmaktadır.
 
Çok sayıda değerli öğretim üyesi, Tıp fakültelerimizden serbest çalışmak üzere ayrılmışlardır. Fakültelerde kalanların bir kısmının ise, ders anlatmak dışındaki bütün etkinlikleri yasaklanmıştır; ameliyatlara giremez ve hasta muayene edemez durumdadırlar. Yani yüksek nitelikli bir emek ve bilgi birikimi, sağlıktan sorumlu olduğunu iddia eden Sağlık Bakanlığı tarafından adeta halka yasaklanmıştır.
 
İkinci basamak hastanelerde birçok uzman hekim istifa etmiş ya da emekliye ayrılmak zorunda kalmıştır. Hastanelerde  uzman hekimlerimizin sayıları azalırken doğan açık, sürekli olarak geçici görevlendirme ile kapatılmaya çalışılmaktadır.
 
Birinci basamakta uygulanan Aile Hekimliği sistemi  dışında kalan pratisyen hekimlerimiz  ise gerçek anlamda adeta zulüm görmektedirler. Sisteme geçilmesi sonrasında hemen her gün değişen uygulamalar ve sürekli olarak yapılan geçici görevlendirmeler çok büyük bir yılgınlık yaratmıştır. Bir de üstüne gelen tam gün uygulaması sonucunda  durum çekilmez hale gelmiştir.
 
Zulme dayanamayan ve isyan eden birçok meslektaşımız, ya emekli olmuş ya aile hekimliğine geçmiş ya da istifa ederek işyeri hekimliği vb. yapmak üzere kamudan ayrılmıştır. Çok sayıda hekim de ayrılmak için  fırsat kollamakta ya da emekliliğe hak kazanmak için gün saymaktadır.
 
Bugün artık sistem, eldeki hekim sayısı ile döndürülemez olmuştur. 
 
İzmir gibi bir metropolde hastane acillerinde özellikle de yaz aylarında hekim bulunamaz haldedir. Hekimler 2-3 günde bir 24 saat nöbet tutmaktadır. Günde 400-600’leri bulan hasta başvurusuna yetişmeye çalışmaktadırlar, elbette ki yetişebildikleri ölçüde!
 
Koroner yoğun bakım, diyaliz, ultrason, kanser kayıt vb. gibi özellik isteyen yerlerde yıllardır çalışan pratisyen  hekimler, buralardan  alınarak acil servislerde görevlendirilmektedirler. Acil hekimliği bilgi, deneyim ve eğitim gerektiren özellikli bir alandır.  Ancak, birçok hekim alışık ve deneyimli olmadıkları acillere istekleri dışında ve emirle  gönderilmektedir.  Bazı Koroner Yoğun
 
 
 
 
Bakım üniteleri, deneyimli hekimlerinin geçici göreve gönderilmeleri sonrasında felç olmuştur. Dolayısıyla hem acillere başvuran, hem de yoğun bakımlarda yatan hastalarımız için çok tehlikeli bir durum söz konusudur. Yıllardır Koroner Yoğun Bakım’da çalışmış ve uzun zamandır çocuk hasta muayene etmemiş  bir  hekimi  bir çocuk hastanesinin acil servisinde görevlendirirseniz, tehlikeye de davetiye çıkarmış olursunuz. Kamuoyunun da duymasını özellikle istiyoruz. Bunun sorumlusu, tıp biliminin temel gereklerini göz ardı ederek, bu yanlışlığı dayatanlar olacaktır.
 
Meslektaşlarımız da büyük bir tehlike içindedir ve onları bu tehlikeden koruyan hiç bir önlem yoktur.
 
Yapılan uyarılara verilen yanıt ise "tıp fakültesini bitiren herkes doktor diplomasını alır, o halde her yerde çalışır." şeklinde olmaktadır. Bu yanlış ve dayatmacı tutumun, yapılan yanlış kadar önemli bir olumsuzluk olduğunun altını çizmek isteriz.
 
Bugün durum o kadar içinden çıkılamaz hale gelmiştir ki,  durumu kurtarmak için  her gün yeni yeni görevler yükledikleri  Aile Hekimlerimize  acillerde vb. nöbet tutturmanın yolları aranmaktadır. 
 
Aslında durumun kötülüğünün ve başarısızlığının, başta Sağlık Bakanlığı, Sağlık Müdürlüğü ve İl Halk Sağlığı Müdürlüğü olmak üzere herkes farkındadır. Ama diyecekleri ve yapabilecekleri hiçbir şey kalmamıştır. Kendileri de yarattıkları sistemin içinde açmaza düşmüş ve içine düştükleri durumdan çıkamamaktadırlar. Tek yapacakları, bir şekilde kamuda kalmayı seçen hekimlerin sırtına  olabildiğince yük bindirmek ve sistemin açıklarını böylece kapatmaya çalışmaktır. Böylelikle, vatandaş şikayetinin önüne geçilebileceğini düşünmektedirler.
 
Bu arada, sağlık harcamaları 50 milyar doları bulmuştur ve devletin eli, her geçen gün daha da artan şekilde yurttaşın cebine gitmektedir. Yeni kısıtlamaların ve tamamlayıcı sigortaların yolları hazırlanmaktadır.
 
Sağlık çalışanlarını ezerek ve mutsuz ederek sağlık sistemi  sağlıklı bir biçimde yürütülemez!
 
Geçici görevlendirmeler seçeneği olmayan zorunlu durumlarda açık, şeffaf ve mesleğin özelliklerine uygun bir şekilde yapılmalıdır!
 
Geçici görevlendirme bir istisna olmalıdır!
 
Hekim sayısı artırılmalı, bunun için de Sağlık Bakanlığı'ndan yeni tayinler için acilen  kadro talebinde bulunulmalıdır. Boşluklar geçici görevlerle değil, yeni atamalarla doldurulmalıdır!
 
Hekimler  eziyeti ve ezilmeyi  değil, onurlandırılmayı hak etmektedirler ve tek beklentileri, kendilerini yönetenlerin de bu doğrultuda davranması ve uygulamalar içinde olmalarıdır.
 
 
İZMİR TABİP ODASI
Bu haber 1866 kez okunmuştur.