Prof.Dr.Erdener Özer - 14 MART KONUŞMASI

15.03.2012
Tarih 3 Şubat 1919. Neden 3 Şubat diye sorabilirsiniz. 14 Mart resmi törenlerindeki konuşmalar,  14 Şubat 1827 tarihi ile başlar. Bu tarih Tıbbîye-i Âmire’nin açılışıdır. Yani tıp eğitiminin ülkemizde başladığı tarih. Ama ben sözlerimi 3 Şubat 1919 tarihindeki olayları konu alarak başlatacağım. İstanbul’un işgalinden dört ay sonrasıdır; İngiliz birlikleri Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye el koyarlar. Üç öğrencinin bir araya gelmesi bile yasaklanır. Eğitimlerine izin verilmez. Tıbbiyeliler okullarına ve eğitimlerine sahip çıkmak isterler. Üçüncü sınıf öğrencilerinden Sırrı, Kazım İsmail, Yusuf, Müfit ve Hikmet (Boran) yani Tıbbiyeliler haksızlığa asla boyun eğmeyeceklerdir. Darulfünun Emirine, Tıbbiyenin açılışını ilk kez kutlamak istediklerini bildirirler. 14 Mart 1919 günü okulun iki kulesi arasına büyük bir Türk Bayrağı asarlar. Tüm Tıbbiyeliler büyük salonda toplanır. İngiliz bahriyelileri toplantıyı şiddet kullanarak dağıtır, birçok öğrenciyi tutuklar. Bu nedenle 14 Mart‘lar Bir bayramdan, kutlamadan öte, Tıbbiyelinin işgale, yani emperyalizme direnişinin yıl dönümüdür.
Ulusal Kurtuluş Savaşına kanıyla, canıyla katılan Tıbbiyeliler, Cumhuriyet ilan edildikten sonra artık bir bayramı hak etmiştir. Tıp Bayramı 1929-1937 yılları arasında 12 Mayıs günü kutlanır. 12 Mayıs Bursa’daki Yıldırım Darüşşifası’nda  ilk Türkçe tıp derslerinin başladığı tarihtir. 1938’den itibaren Tıp Bayramını 14 Mart’ta kutlamaktayız. 1970’li yıllardan bu yana da bu haftaya Sağlık Haftası demekteyiz.
Değerli konuklar, meslektaşlarımın sözleri şu anda kulağımda yankılanıyor: “Mutsuz, bıkkın ve yorgunuz. Bugün neyi kutluyoruz? Ortada kutlanacak bir bayram var mı?”. İşte 2012 yılında hekimlerimizin durumu ne yazık ki budur. Ama sizlere bir kere daha  hatırlatmak isterim. 14 Martların, Tıbbiyeliler için bir kutlama, bir bayramın ötesinde bir direniş ruhu vardır.14 Martlar Tıbbiyelinin emperyalizme direnişinin yıl dönümüdür.
Artık emperyalizm ülkelere eskisi gibi topları, silahları, orduları ile gelmiyor. Günümüzde her şey çok değişti.  Artık emperyalizm, küresel ekonomik politikaları ile  ülkeleri işgal ediyor. Nitekim son yıllarda sağlık sistemimiz ve içindeki biz hekimler küresel neoliberal politikaların ürünü olan “Sağlıkta Dönüşüm Programı” etkisinde can çekişmekteyiz.
Cumhuriyetimizin kazanımlarından olan, Nusret Fişek Hoca’nın var ettiği kamusal sağlık sisteminin yerini kolay ulaşılabilir, ancak nitelikli olmayan “paran kadar sağlık” dönemi almıştır. Diğer yandan biz hekimlerin özlük hakları ve onuru çiğnenmekte, hekimler şiddet görmekte, emeğimiz değersizleştirilmektedir. Sistemde sağlık çalışanlarına ucuz iş gücü gözüyle bakılmaktadır. Serbest çalışma hakkımızın elimizden alınması, ithal hekim istihdamının kolaylaştırılması, tıp öğrenci kontenjanlarının yükseltilmesi, gecekondu tıp fakültelerinin açılması, işte  hep bu ucuz hekim gücü yaratma amacına yöneliktir.
Evet hekimlere “performans” adı altında bir ek ödeme modeli sunulmaktadır. Bu model bizim için muayeneye daha az zaman ayırmak, daha hızlı ameliyat yapmak, niteliksiz sağlık hizmeti demektir. Performansa bağlı ek ödeme emekliliğe yansımayan güvencesiz gelir demektir. 
 
İzmir Tabip Odası’nın tek siyasi hedefi vardır. Cumhuriyetin kazanımlarını korumak. Elbette ki bu hedef marjinal değildir. Şu açık olarak bilinmelidir: İzmirli hekimler tam gün çalışmayı desteklemektedir. İzmirli hekimler bıçak parasının karşısındadır. Paracı sağlık sistemi ile bizim işimiz yoktur. Sanatımızın karşılığı kurtardığımız candır
 
Biz hekimler halkımızın sağlık alanında edindiği tüm kazanımların yanındayız. Bunun üstüne bugün var olmayan; eşit, sosyal güvenceli, nitelikli sağlık hizmetinden yanayız
Bizler hastalarımızı tedavi etmek, hastalarımıza tanı koymak kadar, insanımızı hastalıktan korumak istiyoruz ve sağlık haktır diyoruz. Hak olan parayla satılmaz.
Kendimiz için taleplerimiz ise şunlardır:
1-Emekliliğe yansıyan, genel bütçeden karşılanan güvenceli maaş
2-663 sayılı KHK’nın yürürlüğünün ertelenmesi
3-Mesleki onurumuzun iade edilmesi ve sağlık çalışanına şiddete en ağır cezanın verilmesi
 
Sonuçta günümüzdeki tablo biz hekimler için ne kadar olumsuz olursa olsun, biz Tıbbiyeliler için 14 Mart‘ların, güçlü bir anlamı olmak zorunda. Nitekim bizler 14 Mart’ı da içine alan bu haftada, çeşitli etkinlikler düzenleyerek, Tıbbiyeli direncini canlı ve güçlü tutmaya çalışmaktayız. 14 Mart 1919 tarihinde ulusal bağımsızlık için başı dik duran Tıbbiyeli ağabeylerimiz gibi, biz Tıbbiyeliler bugün de söylüyoruz; onurumuza, emeğimize ve bağımsızlığımıza sonuna kadar sahip çıkacağız. Halkımızın sağlık hakkına,  her yaşta çağdaş ve laik eğitim hakkına, Türkçemize sonuna kadar sahip çıkacağız. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Gençliğe Hitabesi” bizim tek şiarımızdır. Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.
 
Saygılarımla…
 
Prof.Dr. Erdener Özer 
 

 

Bu haber 1655 kez okunmuştur.