Bu sistemde hem hekimler, hem hastalar mağdurdur. Zaman, gerçekleri görme zamanıdır.

30.09.2011

 Sayı : 11- 56                                                                           Tarih: 30. 09. 2011

                                                                                       

BASIN AÇIKLAMASI

İZMİR TABİP ODASI olarak ne yazık ki toplumumuzun ‘’hekimin sadece hekimi koruyacağına’’ dair bir yanılsama içinde olduğunu görüyoruz. Ancak biz hekimler, yeminimiz gereği öncelikle insan sağlığına değer veriyoruz. Bu nedenle bugün burada, sağlık sisteminde yapılan yeni düzenlemelerden kaynaklanan kendi mağduriyetimizi bir kenara bırakarak hastalarımızın nasıl mağdur edildiğini konuşacağız.

Bu mağduriyette gerekirse hekimden kaynaklanan sıkıntılarla ilgili özeleştirimizi yapmaktan kaçınmayız. Her meslekte olduğu gibi hekimlik mesleğini yanlış uygulayanlar bulunabilir ancak bilinmelidir ki, öz denetim mekanizmasını en iyi çalıştıran meslek grubu hekimlerdir. Bu nedenle sağlık hakkının ihlalinden ve sağlık sisteminin aksaklıklarından tek başına hekimlerin sorumlu gösterilmesi büyük bir hata ve kabul edilemez bir haksızlıktır.

Asıl eleştirilmesi gereken, sağlık sisteminin vatandaşı nasıl mağdur ettiği olmalıdır. Bu gün zarar gören sağlık hakkı, yani insanlık hakkıdır. Ne yazık ki bu önemli hak, sadece hekim ile hasta arasına sıkıştırılmış bir hasta hakları kavramına indirgenerek basitleştirilmektedir.

Hekim olarak hastalarımızla aramızda bir iletişimsizlik duvarı oluşturmamaya özen

göstermeliyiz. Hekim ve hasta arasındaki sağlam ilişkinin kurulmasında iyi hekimlik kadar, iyi insanlık da önemlidir. Hekim ile hasta arasında ticari ilişki olmamalı, ‘’hekim ile hasta iletişimi’’ en iyi düzeyde sağlanmalıdır. Kötü iletişim ve kötü insanlığın bugünkü en çarpıcı ve acı sonucu ‘’hekime yönelik şiddettir’’.

Bu ülkede hastalar eskiye nazaran hekime ve ilaca daha rahat ulaşmaktadır. Ancak vatandaşın kolay ulaştığı sağlık hizmeti artık niteliksiz bir hizmet olmaktadır. Hastalarımız kandırılmakta, gerçekle yüz yüze geldiklerinde suçlu olarak sadece hekimi görmektedirler. Özellikle acil servislerde hekimlerin şiddete maruz kalmalarının nedeni de budur. Günde 500 hasta bakan, aralıksız 32 saat çalışan bir acil servis hekiminden beklenen hizmetin kalitesi ne kadar yüksek olabilir?

Bu sistemde hem hekimler, hem hastalar mağdurdur. Zaman, gerçekleri görme zamanıdır.

İZMİR SAĞLIK VE HASTA HAKLARI DERNEĞİ olarak hekimin, sağlık sisteminin vazgeçilemeyecek temel unsuru olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle son dönemlerde hekime ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddet vakalarının artmasından kaygılıyız. Hasta hakları kavramının tam anlaşılmaması, yanlış yorumlanması, hekimle hasta arasında bir rakip olma duygusu yaratmaktadır. Hasta hakları kavramının yozlaşmasıyla hekime yönelik şiddet artmaktadır.

Tamgün sonrası kamu ve üniversite hastanelerinde gerçekleşen uzman hekim sayısındaki azalma, polikliniklerde zaten var olan yoğunluğu daha da artırarak hastaların bekleme süresini uzatmaktadır. Hastalar  polikliniklerde beklememek ve 8 liralık katkı payı ödememek için acil servislere başvurmayı tercih etmektedirler. Sağlık Bakanlığı’nın 2010 yılı verilerine göre acil servislere gelen hastaların neredeyse üçte ikisinin durumu  acil değildir.

Acillerdeki yoğunluk, gerçekten aciliyet taşıyan hastalar için  bırakın hasta hakkını, yaşam hakkını tehdit edecek nitelikte bir soruna yol açmaktadır. Bu sadece hasta hakkını değil, yaşam  hakkını ihlal etmektir.

Acillerdeki aşırı yoğunlaşma,  hem hasta hem de hekim açısından ortamı germektedir. Acil servislerde sırada bekleyen  her hasta olay çıkarmaya hazır durumda olup hepsi de kendi durumunun herkesten daha acil olduğunu düşünmektedir. Özellikle acil servislerdeki hekimlerin şiddete maruz kalmalarının nedeni  budur. Hekimler, günde 500 hasta bakıp, aralıksız 32 saat çalışmaktan dolayı en az  hastalar kadar mağdur olmaktadır.

Aile hekimliği sistemine geçiş ve özel sağlık kuruluşlarındaki kadro kısıtlaması nedeniyle acil servis hekimi bulma olanakları neredeyse sıfırlanmış durumdadır. Pek çok özel sağlık kuruluşunun kısmi zamanlı acil hekim kadroları iptal edilmiştir. Kadrosu olanlar da acil servislerde çalıştırabilecek hekim bulamaz hale gelmiştir. Oysa kamu hastanelerinin acillerinde yaşanan yığılmayı azaltmak için özel sağlık kuruluşlarının önemi büyüktür.  Son dönemde yönetmelikler ile yok edilmeye çalışılan küçük ölçekli sağlık işletmeleri (Özel poliklinik, dal merkezi,  tıp merkezi) bu anlamda önemli katkı vermektedir.

Önerilerimiz:

1.  Bakanlık sağlık sistemindeki tüm sorunlarda hekimleri suçlayan ve hedef gösteren yaklaşımından vazgeçmelidir.

2.  Hekim ile hasta arasında ticari ilişki olmamalı, hekim ile hasta iletişimi en iyi düzeyde sağlanmalıdır.

3.  Sağlık Bakanlığı’nın gerçekten acil sağlık sorunu olmayan hastaların acil servislere başvurmamaları için bir eğitim programı yürütmesi, acil servislerdeki şiddet olaylarını azaltabileceği gibi, hasta kayıp ve mağduriyetlerinin de önüne geçebilecek bir adımdır. Bu amaçla her türlü katkı payı da kaldırılmalıdır.

4.  Hekimlerin hastaya yeterli süre ayırabilmesi için düzenleme yapılmalıdır. Hekimlerin hastalarına az zaman ayırmasının en önemli nedeni olan çok sayıda hasta bakma dayatmasına son verilmelidir.

5.  Kısmi zamanlı acil hekim kadroları iptal edilenlere öncelik tanınacak şekilde  özel sağlık kuruluşlarına acil hekim kadroları verilmelidir.

6.  Küçük ve orta ölçekli özel sağlık kuruluşlarını yok edici düzenlemelerden vazgeçilmelidir.

 

İZMİR TABİP ODASI                                  İZMİR SAĞLIK VE HASTA HAKLARI DERNEĞİ

 

DESTEKLEYEN KURULUŞLAR:

HERKES İÇİN ACİL SAĞLIK DERNEĞİ

EGE SAĞLIK KURULUŞLARI DERNEĞİ

Bu haber 2051 kez okunmuştur.