19-20 Nisan GöREV etkinliği yasal mı?

15.04.2011

TTB Hukuk Bürosu, 19-20 Nisan'da gerçekleştirilecek GöREV etkinliğine katılmanın suç oluşturmayacağını bildirdi. GöREV etkinliği öncesinde, merak edilen bazı sorulara açıklık getiren TTB Hukuk Bürosu, etkinliğe katılacak çalışanların suçlanmasının iç hukuk düzenlemelerinin yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu vurguladı.

 

-    GöREV eylemi nedir?

GöREV eylemi, Türk Tabipleri Birliği ve diğer meslek örgütlerinin ortak kararı doğrultusunda, sağlık çalışanlarının yaşadıkları sorunları, taleplerini ve sağlık hakkına erişimin önündeki engelleri toplumla paylaşabilmek için çalışanların iki gün boyunca acil sağlık hizmetleri aksatılmaksızın bu konularla ilgili etkinlikler yürütmesidir.

 

-    GöREV’e katılmak suç oluşturur mu?

Ülkemizin yönetim biçimine ilişkin temel kuralların belirlendiği Anayasa’da, Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında, demokratik bir hukuku devleti olduğu da belirtilmiştir. Devletin demokratik niteliği, anayasal kurumların yanı sıra toplumun en geniş kesimlerinin yönetime etkin olarak katılabilmesini ifade eder.

Türk Tabipleri Birliği, Anayasa’nın 135. maddesine dayalı olarak yasa ile kurulmuş; yetki ve görevleri bu yasada tanımlanmış kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşudur.  Hekimlerin karşı karşıya kaldıkları sorunlar ve bunların sağlık hizmetlerine yansımalarını toplumla paylaşmak, bu sorunların çözümüne yönelik önerileri gündeme taşımak Türk Tabipleri Birliğine yasa ile verilen görevler arasındadır.

Türk Tabipleri Birliği’nin, diğer bir çok sağlık meslek örgütü ile birlikte yaptığı çağrı, çalışanların haklarını ve toplumun nitelikli sağlık hizmetine ücretsiz erişim hakkını savunmak adına düzenlenecek toplantılara sağlık çalışanlarının katılacağını duyurarak toplumun belirtilen tarihlerde acil hizmetler dışında sağlık kurumlarına başvurmaması talebidir.

Bu çerçevede yapılacak olan GöREV sebebiyle çalışanların suçlanması iç hukuk düzenlemelerinin yanı sıra ülkemizin de imzası bulunan başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere uluslar arası sözleşmelere de aykırı olacaktır.

Nitekim,  Eski Türk Ceza Kanununda iş bırakma eylemi, herhangi bir zarara yol açıp açmadığından bağımsız olarak suç olarak tanımlanmış ve hapis ve para cezasının yanı sıra memuriyetten geçici veya kalıcı olarak men edilme yaptırımına bağlanmış; ayrıca, iş bırakma eyleminin meslek kuruluşu kararıyla gerçekleştirilmesi durumunda ilgili meslek kuruluşu yöneticilerinin de hapis cezasıyla cezalandırılması ve ömür boyu memuriyetten men cezasını gerektirmekte iken 2005 yılında yürürlüğe girmiş olan (5237 sayılı) yeni Türk Ceza Yasasında, kamu görevlilerinin mesleki ve sosyal hakları ile ilgili olarak, hizmeti aksatmayacak biçimde, geçici ve kısa süreli iş bırakmaları veya yavaşlatmaları halinde hiç ceza verilmeyebileceği belirtilmiştir.

 

-    Önceki eylemlerde dava açıldı mı?

Önceki dönemlerde yapılan GöREV eylemleri sebebiyle çeşitli hukukmfl işlemler yürütülmüş: 2004 yılındaki eylem sebebiyle Tabip Odası Yönetim Kurulu ile DİSK, KESK, SES, Diş Hekimleri Odası, Eczacılar Odası’nın da yer aldığı, 12 sendika ve meslek örgütü temsilcisi, 85 yönetici hakkında 255 yıl hapis cezası istemiyle dava açılmıştır. Bu davadaki yargılama sonucunda, “ülkemiz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini kabul etmiş ve sözleşme hükümlerinin iç hukukumuza uygulanacağını da kabul etmiştir. Sanıkların eylemlerinin hak arama özgürlüğü içerisinde değerlendirilmesi gerekmiştir. Yine yapılan eylemin sağlık kuruluşlarının taleplerinin; demokratik bir toplumun gereği olan sağlık hakkının ihlali mahiyetinde olduğunu düşündükleri yasal düzenlemelerin yapılmakta olduğundan, buna karşı bir örgütsel uyarı niteliğinde mesleki ve sosyal hakları ile ilgili olarak yapıldığı anlaşılmıştır” gerekçesiyle haklarında dava açılanların tümünün beraatine kararı vermiştir.

 

-    GöREV yapan kamu çalışanlarına disiplin cezası verilebilir mi?

Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından hazırlanan 151 Nolu Kamu Hizmetinde Örgütlenme Hakkının Korunması ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin Sözleşme, ülkemiz tarafından 3848 sayılı Uygun Bulma Kanunu ile onaylanmış, Anayasa’nın 90. maddesine göre, iç hukuk metni haline gelmiştir.

Bu Sözleşme’nin “Örgütlenme Hakkının Korunması” başlıklı 4. maddesine göre; “Bir kamu görevlisini, bir kamu görevlileri örgütüne üyeliği veya böyle bir örgütün normal faaliyetlerine katılması nedenleriyle işten çıkarmak veya ona zarar vermek” sözleşmeye aykırıdır.

Yakın dönemde de iş bırakma eylemine katıldığı için disiplin cezasıyla cezalandırılan bir öğretmenin açtığı davada, “… üyesi bulunduğu sendikanın yetkili kurullarınca alınan, üretimden gelen güçlerini kullanma çağrısına uyarak 25.11.2009 tarihinde görevine gelmeyen davacının sendikal eylem kapsamında göreve gelmemesinin mazeret olarak kabul edilmesi gerektiği…” gerekçesiyle iptal kararı verilmiştir (İstanbul 8. İdare Mahkemesi 2010/882 E. 2010/1508 K. sayılı karar). Benzeri biçimde Isparta’da görevli bir öğretmen hakkında verilen aylıktan kesme niteliğindeki disiplin cezası da memurun üyesi olduğu sendikanın kararlarına uyarak iş bırakmasının, mesleki, ekonomik ve sosyal durumunun iyileştirilmesi ve sesini duyurmasının, mazeretsiz işe gelmemek olmadığına işaret edilerek, cezanın iptal edilmesi ve maaştan kesilen cezanın yasal faiziyle öğretmene ödenmesine karar verilmiştir. Benzer işlemlere ilişkin olarak aynı yönde verilmiş çok sayıda yargı kararı da bulunmaktadır.

Bu çerçevede, hekimlerin Türk Tabipleri Birliği tarafından yapılan çağrı üzerine GöREV etkinliklerine katılmış olmaları nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılması hukuka aykırıdır.

 

-    GöREV yapan kamu çalışanları başka kurumlara geçici görevlendirme ile gönderilebilir mi?

13 Şubat 2011 tarihinde kabul edilen 6111 sayılı Kanun ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasasında bir takım değişiklikler yapılmıştır. Bunlar arasında, kamu çalışanlarının başka kurum ve kuruluşlarda geçici olarak görevlendirilebilmesine ilişkin düzenleme de bulunmaktadır. Buna göre, geçici görevlendirme yapılmasına muvafakat eden kamu görevlileri, geçici görevlendirme yapmak isteyen kurumun talebi ve çalıştıkları kurumun izni ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarında, bir yılda altı ayı geçmeyecek şekilde geçici olarak görevlendirilebilirler. Bu görevlendirmenin memurun göreviyle ilgili olması da şarttır.

Her ne kadar söz konusu maddenin ikinci fıkrasında “Birinci fıkrada belirtilen hâller dışında memurlar, kamu yararı ve hizmet gerekleri sebebiyle  ihtiyaç  duyulması  hâlinde  kurumlarınca,  Devlet  Personel  Başkanlığının   uygun görüşü alınarak diğer kamu kurum ve kuruluşlarında altı aya kadar geçici süreli olarak görevlendirilebilir” hükmüne yer verilmiş ise de bu düzenlemeyle birinci fıkrada belirtilen koşullar mevcut olmaksızın memurun keyfi biçimde geçici görevlendirilmesi değil; birinci fıkrada geçici görevlendirme yapılabilmesini mümkün kılan gereksinimin ikinci fıkrada  “…kamu yararı ve hizmet gerekleri sebebiyle ihtiyaç  duyulması…” şeklinde genişletilmesi söz konusudur.

Geçici görevlendirme, herhangi bir şekilde memurun cezalandırılması aracı değildir;   idarenin yürüttüğü hizmetin bir gereği olarak ortaya çıkan ihtiyaç üzerine, maddede belirtilen koşulların yerine getirilmesiyle, yapılabilir.

Bu çerçevede, GöREV yapan hekimlerin, bu sebebe dayalı olarak, başka kurum ve kuruluşlarda görevlendirilmeleri, muvafakatları olmaksızın söz konusu değildir.

 

-   AİHM kararlarında durum nedir?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM) kararları açısından da farklı değildir. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Yapı-Yol-Sen Sendikası üyesi olan ve KESK tarafından memur maaşlarına yapılan düşük zammı protesto etmek amacıyla 5 Eylül 2002 tarihinde yapılan iş bırakma eylemine katılan E. Karaçay’a uyarma disiplin cezası verilir. Bu ceza Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınmıştır. AHİM 27 Mart 2007 tarihinde verdiği karar ile; “ceza, her ne kadar düşük olsa da, kendisi gibi sendikaya üye kişilerin çıkarlarını savunmak amacıyla sendika üyelerinin grev ve eylemlere yasal olarak katılmamasına yönelik caydırıcı bir niteliğe sahiptir” diyerek, uyarma cezasının haksız ve “demokratik toplumda gerekli olmadığı” sonucuna ulaşmıştır.

 

Bu haber 1742 kez okunmuştur.