Değerli meslektaşlarımız,
Öncelikle “Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun!” diyoruz. Bu kutlama cinsiyet ayrımı olmaksızın hepimiz için geçerlidir.
Her ne kadar, “Dünya Kadınlar Günü” düşüncesinin kökeni 8 Mart 1857’de ABD’nin New York kentinde grevdeki işçilerin fabrikaya kapatılması sonrasında çıkan yangında yitirilen 129 kişinin anısına dayansa da; dünya ölçeğinde kutlamalara Birleşmiş Milletler öncülüğünde 1977 yılında başlanabilmiştir.
Böyle günlerde, dilekler ve özlemlerden yola çıkılarak istemler dile getirilir. Bu nedenle de söylemlerin zaman zaman gerçeklikten kopmasının ve mevcut koşulları göz ardı etmesinin de önüne geçilemez.
Son istatistiklere göre Türkiye’de cinayete kurban giden kadın sayısındaki artış % 1400’dür. “Kadının can derdinde olduğu bir ortamda başkaca sorunların sözü mü olur?” diye de düşünülebilir!
Kadına yönelen ve artık onun canıyla ödemeye başladığı şiddetin çok yeni bir olgu olmasa da son yıllarda geometrik olarak büyüyen bir sorun olduğu da tartışılmaz bir gerçektir.
Bu olumsuzluğun içinde bulunduğumuz zamana taşınmış olan “ortaçağ” koşullarından kurtulunması ile olası olduğu saptaamsı da yanlış olmayacaktır.
********************
Bugün için dünyada bizden daha ileri gitmiş olarak görülen ülkelerin bir çoğunda kadının konumunun Atatürk’ün Cumhuriyet’inden çok sonraki yıllarda iyileştiği gerçeğini anımsamakta yarar vardır.
Gazetemiz “Tıbbiyeli”nin geçtiğimiz sayılarından birinde de değinildiği gibi bugünün Türkiye’sinde kadının konumunun genelde toplumsal yaşamda ve özelde de sağlık ortamında gerileme gösterdiği acı gerçeği ile karşı karşıyayız.
Her ne kadar, ülkemizin bazı bölgelerinde kadın hekimlerin istihdam ve özlük hakları bakımından daha olumlu bir konuma geldikleri gibi izlenim edinilse de; bu sözde olumlu durumun toplumun geneline yayılan bir cinsiyet ayrımı ve çağın gerisine düşen kimi uygulamalara yol açtığı gerçeği görmezden gelinmemelidir!
Kadının konumunda ortaya çıkan bu olumsuzluğun kadın-erkek ayrımı olmaksızın hekimlere yansıması “ayrımcılık” biçiminde olmaktadır.
8 Mart 2011 “Dünya Kadınlar Günü”nde bu önemli noktaya dikkat çekerken; geçen yüzyılın ilk yarısında Türkiye’nin edinmiş olduğu kazanımların zamanın ilerlediği ve üçüncü binyılın başında olduğumuz bu yıllarda aşınma ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu üzülerek gözlemlemekteyiz.
Atatürk Cumhuriyet’i ve Devrimler ile elde edilen kazanımların bu yılki Dünya Kadınlar Günü’nün önde gelen teması olması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu önemli kazanımların korunması için yalnız kadınların değil erkeklerin de etkin bir dik duruş göstermesi gerekiyor.
Çok iyi biliyoruz ki; kadını aşağılama ve ayrımcılığa uğratma eğilimleri her ne kadar kadını hedef alır gözükse de, iyice düşünüldüğünde erkeği de aşağılama ve aşağılama aracına dönüşmektedir.
Özetle, kadın çevresinde kümelenen bu sorunlar yumağı toplamda insanın insana yakışmayan bir konuma sürüklenmesine yol açmaktadır düşüncesindeyiz
“Dünya Kadınlar Günü” bu bilincin oluşması dileğiyle hepinize kutlu olsun!
Saygılarımızla
İzmir Tabip Odası