Hepimiz Aynı Gemideyiz!

24.01.2011

Her yeni yıl başlangıcında, kış ayı olmasına karşın yüreklerimizi ısıtan umutlar tekrar yeşerir. Her açıdan zor olan bir yıl var önümüzde elbette. Ancak bu zorlu yaşamımızda önümüze çıkan engelleri aşmak zor, ama mutlak olanaksız değildir kuşkusuz.

 

Geçtiğimiz yıl Tam Gün Yasası ile hop oturduk, hop kalktık. Sağlık Bakanı, sözde meslektaşımız, inatla sürdürdü yanıltıcı söylemlerini. Sayesinde hekimlik onurumuz yerlerde süründü; hekime şiddet tırmandı, hekim ücretleri düştü, özlük haklarımız gasp edildi.

Defalarca söyledik;  “Biz tam gün çalışmaya karşı değiliz. Biz sadece emeğimizin ve bilgimizin karşılığı olan, emekliliğe yansıyan güvenceli ücret artışı ve özlük hakları istiyoruz”.   Sağlık Bakanlığı bunu anladı mı? Basın anladı mı? Halk anladı mı? Hayır. En kötüsü biz birbirimizi anladık mı? Hayır. Yeni yıl için umutlu beklentilerimize buradan başlayalım mı? Bu yıl hem hekim örgütü ile hekimler arasında, hem de hekimlerin kendi arasında dayanışmanın yeniden oluşturulduğu bir dönem olsun. Ne dersiniz?

Geçtiğimiz yıl Sağlık Bakanlığı’nın, “Sağlıkta Dönüşüm Programı” adı altında bizlere neler yaşattığına gelin bir bakalım. Birinci basamakta; TSM’lerin kapatılması, TSM hekimlerinin geçici görevlendirmeleri, aile hekimlerinin hak kayıpları, acil servis ve 112 hekimlerinin nöbetlerde yaşadıkları. İkinci ve üçüncü basamakta;  performansa bağlı iş barışının bozulması, performans gelirlerinde düşüş, mesai saatlerinin bozulması, muayenehaneleri olan hekimlere yapılan baskılar. Bitti mi? Bitmedi. İşyeri hekimleri, kurum hekimleri, özel hastanelerde çalışan hekimler, laboratuvar hekimleri, asistan hekimler ve kadın hekimlerin çektiği çileler; zorunlu mesleki sorumluluk sigortası, hekimlere karşı açılan davalar ve daha niceleri…

Bütün bunlar Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın hekimler için bu yıl çektiği hatıra fotoğrafı. Bu fotoğrafa girecek hekimlerin listesi de daha bitmedi. Şimdi sırada üniversite hastanelerinde çalışan hekimler var. Bu geminin son yolcularına bilet kesildi çoktan. Bir torbalık (!) iş kaldı;  borç batağındaki üniversite hastanelerini Sağlık Bakanlığı’na, daha sonra tüm hastaneleri Kamu Hastaneleri Birliği’ne bağlamak; hekimlik alanı kısıtlanmış, kamu ya da özel alanda kıstırılmış, sözleşme kelepçesi takılmak üzere olan, taşeronların kölesi hekimler yaratmak. İşte bize biçilen kefen bu.

Siz, bizim için çekilen bu fotoğrafın hangi karesindesiniz? Ya da bizi bindirdikleri bu geminin hangi kamarasındasınız? Yeriniz artık hiç fark etmez; hepimiz aynı gemideyiz. Lokantada yan masaya gelen tabağa bakarken, kendi tabağımızdakilerin eksildiğinin farkında değiliz üstelik.  Bir kere daha yazmakta yarar var; duyarsızlık, korku, rekabet, nefret, kıskançlık, dayanışmayı yer bitirir. Gelinen nokta da budur. Birinci basamakta çalışan bir ASM hekimi ile TSM’lerde çalışan bir hekimin; Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerinde çalışan bir hekim ile üniversite hastanelerinde çalışan bir hekimin; temel bilimlerden uzmanlığını almış bir hekim ile klinik bilimlerde uzman olan bir hekimin; ya da bir asistan hekim ile öğretim üyesi bir hekimin dayanışması olmaz ise umut da olmaz, çözüm de…

Bu arada hastalarımıza da bir çift sözümüz var . Bu yıl hepimizi zor bir yıl bekliyor. Sağlıkta dönüşüm yalanının foyası ortaya çıktı. Lale devri bitiyor. Ne yazık ki bu yıl ücretsiz sağlık hizmeti beklemeyin.

Biz yine hekimlere dönecek olursak; gelin bu yıl dayanışmadan gelen bir umudumuz olsun, gelin bu yıl örgütlenmeden gelen bir gücümüz olsun. Bu yıl akıl ve iyi hekimlik kazansın. Hekimlik onurumuzun, emeğimizin ve bilgimizin, karşılığını aldığı iyi bir yıl olsun. Her şeye rağmen bu güzel vatanda yaşayan her insan için iyi bir yıl olsun..

 

Bu haber 2145 kez okunmuştur.