Afyon’daki Sağlık Skandalının Ardındaki Gerçekler ?

07.12.2010

 BASIN DUYURUSU

 

AFYON’DAKİ SAĞLIK  SKANDALININ ARDINDAKİ GERÇEKLER

Afyon’da özel bir sağlık merkezinde yapılan katarakt ameliyatları sonrası oluşan görme kayıpları,  ülkemizde uygulanmakta olan ‘’sağlıkta dönüşüm’’  politikalarının bir sonucudur ve bu politikalardan kaynaklanan benzer sorunlar, sadece özel kurumlarda değil, devlet kurumlarında da artarak yaygınlık kazanacaktır. 

Öncelikle şunu vurgulamak gerekir; ne söylenirse söylensin, hiçbir gerekçe zarar görmüş hastaların yitirdikleri görme duyusu karşısında hafifletici ya da olayın vahametini silen bir gerekçe değildir. Hekimlik mesleğinde,  gereken en yüksek özen ve tedbirler ile  mesleki tecrübeye dayalı en yüksek kalitede tıbbi uygulama zorunludur. Bu açıklama ile amaçlanan, ülkemizde sayısı giderek artan bu tür sağlık sorunlarının, neden yaygınlık kazandığı konusunda kamuoyunu aydınlatıcı, genel bir yaklaşım yapmaktır.

Tıbbi açıdan bakıldığında olaydaki görme kayıpların nedeni, herhangi bir göz içi cerrahisi sonrası ortaya çıkabilen, göz içi iltihaplanması yani “ endoftalmi” komplikasyon olarak değerlendirilebilir. Bu komplikasyon, sadece ülkemizde değil tüm dünyada önemli bir sorundur, ayrıca sadece özel kurumların değil, kamu kurumlarının da sorunudur. Bu son olaylarda sorunun kamuoyonun gündemine gelmesinin nedeni, ardı sıra olgularda olması, hastaların birbirini tanıyacak şekilde aynı yerleşim yerinden gelmesi ve olayın bir “özel” kurumda meydana gelmesidir.

Ülkemizde SGK, katarakt ameliyatı için 420 lira brüt ödeme yapmaktadır. Sadece özel kurumlar değil, devlet kurumları da giderlerini aşağıya çekmeye çalışmakta, bu konuda maksimum tasarruf yapmaya zorlanmaktadır. Maksimum tasarruf demek, olabildiğince az ve ucuz malzeme ile olabildiğince çok ameliyat yapmak demektir. Katarakt ameliyatlarında sadece  300 liraya hem işletme, hem personel, hem de malzeme karşılanmaktadır. ABD’de aynı katarak ameliyatına on katı ücret, yani 3000 lira ödeme yapılmaktadır.

Özel Sağlık Kurumları, başlangıçta kurulması devlet tarafından teşvik edilen kurumlar iken, zaman içerisinde yine Devlet tarafından çıkarılan yönetmelikler ile köşeye sıkıştırılmış kurumlar olmuştur. Bu kurumların işletme giderleri olağanüstü yüksektir.  Bu konuda kurumların kullanabileceği hiçbir insiyatif yoktur.  Geriye, kısılacak kalem olarak, malzeme ve hekim giderleri kalmaktadır. Birçok yerde hekimler, resmi muayene parasına ameliyat yapmaya zorlanmaktadırlar. Kurumlar üçüncü kalem olarak da malzeme giderlerini aşağı çekmeye çalışmaktadırlar. Bunun anlamı, olabildiğince az ve ucuz malzeme ile olabildiğince çok ameliyat yapmaya zorlanmaktır.  

Hastalar olağan  bir katarakt ameliyatının,  hangi emek ve gerçek maliyet ile gerçekleştirildiği konusunda bilgi sahibi değildirler.  SGK , ameliyat için ödeme yaptığı hastalardan, hem muayene ücretinin alınmamasını , tüm tetkiklerin bu ücretin içinde olmasını , hem de hastadan “vermek istemez ise “ ek hiçbir ücret alınmadan ameliyat yapılması gerektiğini, tek taraflı “ kelepçe “ sözleşmelerine kaydetmiştir. Hastalar , kendilerine herhangi bir şekilde bir ameliyat önerildiğinde , “ücretsiz” olmak koşulu ile başka hiçbir soru sormadan ve bilgi almaya gerek duymadan ameliyat olmayı kabul eder hale getirilmişlerdir ve bunun bir hizmet olduğunu düşünmektedirler. 

Ülkemizde hekimlik,  şimdiye kadar piyasalaşma olgusuna karşı bir direnç göstererek olabildiğince etik sınırlar içinde yapılarak devam edegelmiştir. Ancak, Sağlıkta Dönüşüm Projesi,  esasta toplumu ön planda tutan bir proje değildir. Toplumun , sanki hizmet veriliyormuş gibi gözünü boyamaya yönelik bir projedir. Temeli de hekimlik mesleğinin maddi ve manevi olarak değersizleştirilmesi ve sağlığın piyasalaşması  esasından hareket etmektedir.

Ne yazık ki bu projede, senaryoyu sahneye koyma işlemini Sağlık Bakanlığı, yapımcılığı da SGK yapmaktadır. Sahnedeki oyuncular ise hangi kurumda çalışırsa çalışsın hekimler ve hastalardır.  Sahnede işlerin iyi gitmediği anlarda, senarist ve yapımcılar rolünü “kötü adam” olarak belirledikleri hekimleri suçlayıvermektedirler.

Halkımızın ve kamuoyunun, Afyon’da gerçekleşen olayları bu yönüyle değerlendirmesini, gerçek aktörleri ve suçluları kendilerinin takdir etmesini diliyoruz.

Saygılarımızla.

 

İZMİR TABİP ODASI YÖNETİM KURULU

Bu haber 4395 kez okunmuştur.