Anayasa Mahkemesi’nin Tam Güne İlişkin Gerekçeli Kararı

04.12.2010

Kamuoyunda Tam Gün yasası olarak değerlendirilen 5947 sayılı yasanın yürürlüğünün durdurulması ve iptali istemiyle CHP tarafından açılan davada,  Anayasa Mahkemesi, 16.07.2010 tarihli kısa kararı ile kanunun bazı maddelerini iptal etmiş ve yürürlüğünü durdurmuştu.

Anayasa Mahkemesi’nin 5947 sayılı yasaya ilişkin gerekçeli kararı, 04.12.2010 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.

Anayasa Mahkemesi Kararının Özeti Nedir ve Bu Kararı Nasıl Değerlendirmeliyiz?

1-) Sağlık hizmeti, doğrudan yaşam hakkı ile ilgili olması nedeniyle diğer kamu hizmetlerinden farklıdır. Sağlık hizmetinin temel hedefi olan insan sağlığı mahiyeti itibari ile ertelenemez ve ikame edilemez bir özelliğe sahiptir. Sağlıklı yaşam hakkının sürdürülmesindeki yeri tartışmasız olan hekimler, diğer kamu görevlilerinden farklı bir statüde değerlendirilmelidir. Hekimlerin bu konumları dikkate alınmadan çalışma koşullarının sınırlandırılması, bireylerin yaşam hakkını da zedelemektedir.

Anayasa Mahkemesi, hekimlerin kamu görevi yanında mesleklerini serbest olarak icra etme hakkının sınırlandırılmasını bu gerekçelerle Anayasa’ya aykırı bulmuştur. Bu çerçevede hekimlerin kamu görevi yanında mesleklerini serbest olarak icra etme hakları (muayenehane, işyeri hekimliği, özel sağlık kuruluşları vb.) hukuki güvence altına alınmıştır.

2-) Sağlık Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda çalışan personelin alacağı döner sermaye ek ödemesinin alt sınırının belli olmaması hukuka aykırıdır. Personelin alacağı döner sermaye ek ödemesinin alt sınırının net olarak belirlenmesi gerekmektedir.

3-) Üniversitelerde görev yapan öğretim üyeleri devamlı statüde çalışacaklar ancak mesai sonrası mesleklerini serbestçe icra edebileceklerdir.

4-) Üniversitelerde performansa bağlı ek ödeme sistemi uygulanmaya başlayacaktır.

Anayasa Mahkemesi’nin iptal ve ret gerekçelerine ilişkin ayrıntılara aşağıda yer verilmiştir.

SAĞLIK BAKANLIĞINA BAĞLI KURUMLARDA DÖNER SERMAYE UYGULAMASI

 

1-) Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurum ve kuruluşlarda görevli sağlık personeline yapılacak döner sermaye ek ödemesine ilişkin oranları düzenleyen madde Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.

 

Anayasa Mahkemesi, yasa maddesinde personele yapılacak ödemelerde tavan oranların belirlendiğini ancak yürütme organının yetkisinin sınırlarını belirleyen taban oranların düzenlenmediğini, personelin alacağı döner sermaye ek ödemesinin üst sınırı ve çerçevesi belirlenirken alt sınırının belirlenmemiş olmasının personel için asgari bir garanti içermediğini, bu düzenlemenin hukuk devletinin gereği olan hukuki güvenlik ilkesine aykırılık oluşturduğunu belirtmektedir.

 

Anayasa Mahkemesi kararında döner sermaye ek ödeme sisteminde performans uygulamasına ilişkin bir değerlendirme ve iptal gerekçesi bulunmamaktadır. Bu yönüyle, performans uygulamasının devam edeceği öngörülmektedir.

 

Anayasa Mahkemesi kararında personelin alacağı döner sermaye ek ödemesinin alt sınırının belirlenmemiş olmasının hukuki güvenlik ilkesine ve dolayısıyla anayasaya aykırı olduğu belirtilmiştir. Performansa bağlı ek ödeme sisteminin doğurduğu temel sakıncalardan birisi de personelin hangi ay ne kadar ek ödeme alacağını bilememesidir. Gerekçeli kararda, performansa bağlı ödeme sisteminin iptaline yönelik bir gerekçe olmamakla birlikte ek ödemede alt tavanın belirlenmesi zorunluluğu açıkça belirtilmektedir.  Bu nedenle, yasa koyucunun personele yapılacak döner sermaye ek ödemesinin alt sınırını belirleyen yeni bir düzenleme yapma zorunluluğu bulunmaktadır. 

 

Anayasa Mahkemesi, yasa maddesinin iptali nedeniyle hukuksal boşluk doğmaması için iptal kararının Resmi Gazete’de yayınlanmasından itibaren 9 ay sonra yürürlüğe girmesini hükme bağlamıştır. Bu süre içinde, Anayasa Mahkemesinde belirtilen gerekçelere uygun yeni bir yasal düzenleme yapılması gerekmektedir. Yeni bir yasal düzeleme yapılıncaya kadar iptal edilen maddenin uygulanmasına devam edilecektir.

 
ÜNİVERSİTELERDE DEVAMLI STATÜ-KISMİ STATÜ ÇALIŞMA

 

2-) Üniversite öğretim elemanlarının devamlı statüde çalışacağına dair düzenleme anayasaya aykırı görülmemiştir. Gerekçeli kararda, üniversitelerin ve öğretim üyelerinin niteliğine ve yüksek öğretimin amaçlarına yer verildikten sonra, kamu görevlisi olmaları nedenleri ile öğretim elemanlarının hangi statüde çalışacaklarının belirlenmelerinin yasa koyucunun takdiri içerisinde olduğu belirtilmiştir.

 

Anayasa Mahkemesi, öğretim elemanlarının yüksek öğretim kurumlarından başka yerlerde ücretli veya ücretsiz resmi veya özel başkaca herhangi bir iş göremeyecekleri, ek görev alamayacakları ve mesleklerini serbest olarak icra edemeyeceklerine ilişkin maddeyi iptal etmiş ve iptal gerekçesinde şu değerlendirmelere yer vermiştir.

 

“….Anayasanın 130. maddesinde çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile kurulan üniversitelerin kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip olduğu, öğretim üyeleri ve yardımcılarının serbestçe her türlü bilimsel araştırma ve yayında bulunabilecekleri belirtilmiş, madde gerekçesinde de, yasaya bırakılan konuların “bilimsel özerklik” ilkesi göz önünde bulundurularak düzenlenmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Anayasa’da üniversite, bilimsel çalışmaların yapıldığı ve bilimin öğretildiği kurum olarak nitelendirilip bilimsel ve idari özerkliğe sahip kılınarak diğer kamu kurumlarından farklı değerlendirilmiş, öğretim üyelerine de kamu görevlisi olmakla birlikte genel sınıflandırma içinde ayrı bir yer verilerek kendilerine özgü önem ve değerde bir meslek sınıfı olduğu belirtilmiştir. Öğretim üyelerinin bu konumları dikkate alındığında bunları diğer kamu görevlileri gibi değerlendirmek mümkün değildir

Yasakoyucu, yükseköğretimin Anayasa’da belirtilen ilkeler doğrultusunda geliştirilmesi, bu bağlamda sağlık sorunlarının çözüme kavuşturulması için öğretim elemanlarının unvan ve statülerine uygun bazı sınırlamalar getirerek çalışma koşullarını belirleyebilir. Ancak getirilen bu sınırlamalar, üniversitelerdeki bilim özgürlüğü ve bilimsel özerkliğin gereği olan her türlü bilimsel faaliyeti engelleyici nitelikte olamaz. İptali istenen düzenleme ile üniversitelerin bilim verilerini yaymak, ulusal alanda gelişime ve kalkınmaya destek olmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek gibi görevlerini yerine getirmesinin engellendiği, ayrıca, üniversitelerde görev yapan öğretim görevlileri, okutmanlar, öğretim yardımcıları ile akademik olarak belirli bir yetkinliğe sahip öğretim üyeleri arasında herhangi bir ayrım yapılmaksızın mesai sonrası ücretsiz de olsa resmi veya özel herhangi bir iş yapmalarının yasaklandığı anlaşılmaktadır. Bu durumun Anayasa’nın 130. maddesi ile bağdaşmadığı açıktır.

 

Gerekçede, üniversitelerin bilimsel ve idari  özerkliğine, bilimsel çalışmalarına vurgu yapılarak öğretim üyeliğinin genel sınıflandırma içinde kendine özgü önem  ve değerde bir meslek sınıfı olduğu,  öğretim üyelerini diğer kamu görevlileri gibi değerlendirmenin mümkün olmadığı, öğretim elemanlarına unvan ve statülerine uygun bazı sınırlamalar getirilerek çalışma koşullarının belirlenebileceği ancak bu sınırlamaların üniversitelerdeki bilim özgürlüğü ve bilimsel özerkliğin gereği olan bilimsel faaliyeti engelleyici nitelikte olamayacağı, üniversitelerde görev yapan öğretim görevlileri, okutmanlar,  öğretim yardımcıları ile akademik olarak bilirli bir yetkinliğe sahip öğretim üyeleri arasında herhangi bir ayrım yapılmaksızın mesai sonrası ücretsiz de olsa  resmi veya özel herhangi bir iş yapmalarının yasaklanmasının anayasaya aykırı olduğu belirtilmektedir.

 

Gerekçede, öğretim üyelerinin mesai sonrasında iş yapmalarının yasaklanmasının anayasaya aykırı olduğu açıkça vurgulanmış olup devamlı statüde de çalışsa, üniversite öğretim üyelerinin mesai sonrasında çalışabilecekleri güvence altına alınmıştır.

 

Üniversite öğretim üyelerinin devamlı statüde çalışmasını düzenleyen yasa maddesi 30.01.2011 tarihinde yürürlüğe gireceği için, 30.01.2011 tarihine kadar kısmi statü-devamlı statü ayrımına ilişkin yasa maddesi yürürlükte kalacaktır. 30.01.2011 tarihinden itibaren kısmi statü-devamlı statü  ayrımı kalktığı için bütün öğretim üyeleri devamlı statüde çalışacaktır. Ancak kurumlarındaki mesailerinin bitiminden itibaren serbest meslek faaliyeti yürütmeleri mümkün olacaktır.

 

Öğretim elemanlarının görevi ile ilgili verdiği hizmetin karşılığında elde edilen telif ücretinin döner sermaye hükümlerine bağlı olduğu şeklindeki düzenlemenin  anayasaya aykırı olmadığı, bu düzenlemenin üniversitelerdeki bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapma, ülkeye ve insanlığa hizmet etme gibi etkinliklerin doğal sonucu olduğu belirtilmiştir.

 

ÖĞRETİM ÜYELERİNİN GÖREVLENDİRİLMESİ

 

3-) Öğretim elemanlarının YÖK, bağlı birimleri ve Üniversitelerarası Kurul ile Adli Tıp Kurumundaki görevlendirmeler hariç olmak üzere başka kurumlarda görevlendirilmesi halinde döner sermayeden yararlanamayacağı şeklindeki düzenlemenin anayasaya aykırı olmadığı belirtilmiştir. Gerekçede, bu kurumlarda görev yapan öğretim elemanlarının döner sermayesi olan üniversitelerdeki idari ve bilimsel çalışmalarla bağlantıları gözetildiğinde, yüksek öğretimle ilgisi bulunmayan diğer kamu kurumları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında görev alan öğretim elemanlarının hukuksal durumlarında farklılık olduğu belirtilmiştir.

 

Meslek kuruluşlarında görev alan öğretim elemanlarının kurumlarındaki mesailerini aksatmayacağına dair düzenlemenin, öğretim elemanlarının kamu hizmeti niteliğinde sayılan meslek kuruluşlarında görev almalarını engelleyen ve sınırlayan bir düzenleme olmadığı, bu nedenle anayasaya aykırı olmadığı belirtilmiştir. 

 

ÜNİVERSİTELERDE DÖNER SERMAYE UYGULAMASI

 

4-)Üniversitelerde görevli personele yapılacak ek ödemenin usul ve esaslarının yönetmelik ile belirleneceğine ilişkin düzenlemenin anayasaya aykırı olmadığı, yasada  yürütmeye bırakılan yetkinin çerçevesini daraltan bir kısım ilkelerin yer aldığı,  hizmet sunum şartları ve kriterleri, personelin ünvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi, eğitim öğretim ve araştırma faaliyetleri, mesleki uygulamalarla ilgili performansı, özellik arz eden riskli bölümlerde çalışma gibi kriterlerin esas alındığı, yasada belirtilen genel çerçeve ve esaslar doğrultusunda yürütmeye yetki verilmesinde anayasaya aykırılık olmadığı belirtilmiştir.

 

Anayasa Mahkemesi’nin bu gerekçesi, uygulamada birçok sorunu beraberinde getirecek sonuçlar doğurabilecektir. Sağlık Bakanlığına bağlı birimlerde uygulanmakta olan ve eleştiri konusu olan performansa bağlı ödeme sisteminin önü üniversitelerde de açılmış görünmektedir.  Temel kurallar yasada belirlenmiş gibi görünse de bütün yetkilerin yürütmeye ve yönetmeliğe bırakılması uygulamada birçok sorun doğurabilecektir.

 

Yasa maddesine göre, üniversitelerde performansa bağlı döner sermaye ek ödeme uygulaması  30.01.2011 tarihinde başlayacaktır.

 

 

ÖĞRETİM ÜYELERİNİN DEVAMLI STATÜYE GEÇİŞİ

 

5-) Yasanın yayınlandığı tarihte kısmi statüde çalışan doçent ve profesörlerden, yasanın yayınlandığı tarihten itibaren bir yıl içinde talepte bulunanlarının devamlı statüye geçirileceği, bu süre içinde talepte bulunmayanlarının istifa etmiş sayılacağına ilişkin düzenlemenin anayasaya aykırı olduğu belirtilmiştir.

 

Gerekçede, 5947 sayılı yasadan önce üniversitelerde çalışmanın devamlı ve kısmi statü olmak üzere iki şekilde düzenlendiği, kısmi statüye geçmek isteyen öğretim üyelerinin üniversite yönetim kurulunun görüşü ve rektörün kararı ile iki yıllık süre için kısmi statüye atanabileceği, aynı yöntemle bu statülerinin iki yılda bir yenilenebileceği, değişiklikten önceki düzenlemede, kısmi statüde çalışan öğretim üyelerinin kendi talepleri hariç iki yıllık süre dolmadan bu statünün sona erdirilmeyeceği konusunda yasal bir güvenceye sahip oldukları;  üniversitelerde öğretim üyesi olarak kısmi statüde görev yapan profesör ve doçentlerin ikişer yıllık sürelerle kanunla tanınan süreli çalışmanın kanunla tanınan süre dolmadan istifa etmiş sayılmalarının hukuk devletinin gereği olan belirlilik ve hukuki güvenlik ilkeleri ile bağdaşmadığı, diğer taraftan kısmi statüde çalışan öğretim üyelerinin bu durumlarının en az iki yıllık bir dönemi kapsadığı düşüncesi ile üniversite dışındaki serbest çalışmalarını planladıkları, ekonomik ve sosyal hayatlarını bu koşulları öngörmek suretiyle belirledikleri, yasa ile elde edilen bu statünün çalışanlar için kazanılmış hak olarak değerlendirilmesi olanaklı olmasa da öngörülen süre yönünde meşru bir beklentiye sahip oldukları, bu beklentinin hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleri gereğince korunmasının gerektiği belirtilmiştir.

 

HEKİMLERİN MESLEKİ ÇALIŞMASININ TEK BİR BENTTEKİ KURUMLARLA SINIRLANDIRILMASI                      ( MUAYENEHANE VE SERBEST MESLEK UYGULAMA YASAĞI)

 

6) Hekimlerin yasada sınıflandırılan sağlık kurum ve kuruluşlarından yalnızca birinde çalışabileceğini düzenleyen ibare iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi iptal gerekçesinde aşağıdaki değerlendirmelere yer vermiştir.

 

 Yasakoyucu bu düzenleme ile kamuda çalışan bir hekimin, Sosyal Güvenlik Kurumu ve kamu kurumları ile sözleşmeli çalışan özel sağlık kurum ve kuruluşları ile vakıf üniversitelerinde çalışmasını yasakladığı gibi mesleğini serbest olarak icra eden bir hekimin de bu kurumlarda çalışmasına sınırlama getirmektedir. Anayasa’nın 56. maddesinin üçüncü fıkrasında “Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi arttırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler” denilerek devlete, herkesin maddi ve manevi varlığını geliştirmesi için gerekli şartları hazırlama, kişilerin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlama görevi verilmiştir. Yasakoyucu devlete verilen bu görevin gereği olarak, hasta-hekim ilişkisini düzenlemek, hekimlerin hastalarını gereği gibi takip edebilmeleri ve geri ödeme kuruluşlarınca kul­lanılan kamu kaynaklarının yerinde harcanabilmesi için gerekli gördüğü önlemleri almak amacıyla, hekimlerin çalışma koşullarını bazı kayıtlara tabi tutabilir.

Kişinin sahip olduğu hak ve hürriyetler önem dereceleri göz önünde bulundurularak Anayasa’da yer almıştır. Bu bağlamda hekimlik, Anayasanın 17. maddesinde yer alan ve bireyin en önemli hakkı olan yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile doğrudan ilgili bir meslektir. Kişilerin maddi ve manevi varlıklarını geliştirebilmelerinin mutlu ve huzurlu olabilmelerinin başlıca şartı, ihtiyaç duydukları anda sağlık hizmetlerine ulaşıp bu hizmetlerden yararlanabilmeleridir. Devlet için bir görev ve kişiler için de bir hak olan bu amacın gerçekleştirilmesine bu haktan yararlanmayı zorlaştırıcı ya da zayıflatıcı düzenlemeler Anayasa’ya aykırı düşer.

Sağlık hizmetleri doğrudan yaşam hakkı ile ilgili olması nedeniyle diğer kamu hizmetlerinden farklıdır. Sağlık hizmetinin temel hedefi olan insan sağlığı, mahiyeti itibarıyla ertelenemez ve ikame edilemez bir özelliğe sahiptir. İnsanın en temel hakkı olan sağlıklı yaşam hakkı ile bu yaşamın sürdürülmesindeki yeri tartışmasız olan hekimin statüsünün de bu çerçevede değerlendirilerek diğer kamu görevlileri ile bu yönden farklılığının gözetilmesi gerekir.

Ayrıca bazı dallarda uzman olan hekimlerin sayıca az olması ve kamunun yanında özel sağlık kuruluşlarının da bu dallarda uzman hekimlere ihtiyaç duyması, bu hekimlerin mesleğini mesai saatleriyle sınırlı olmaksızın yaygın bir şekilde icra etmelerini gerekli kılabilir. Hekimlerin insan sağlığının gelişmesi ve yaşam haklarının korunması ile doğrudan ilgili olan bu konumları dikkate alınmaksızın çalışma koşullarının kuralda belirtildiği şekilde sınırlandırılması bireylerin yaşam hakkını zedeleyici nitelik taşımaktadır.

İptal konusu ibarede, tabiplerin, diş tabiplerinin ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanların, maddenin ikinci fıkrasında yer verilen bentlerden yalnız birinde yer alan kurumlarda mesleklerini icra edebilecekleri belirtilerek, herhangi bir istisnaya yer verilmeksizin düzenleme yapılmasının, Anayasa’da güvence altına alınan yaşama hakkı ile herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesi ilkesine aykırılık oluşturduğu sonucuna varılmıştır.

 

Açıklanan nedenlerle dava konusu “bentlerden yalnızca birindeki” ibaresi Anayasa’nın 17. ve 56. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir”.

Anayasa Mahkemesi kararında, hekimlik mesleğinin en önemli anayasal hak olan “yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı” ile doğrudan ilgili bir meslek olduğu, devlet için görev ve kişiler için de bir hak olan bu amacın gerçekleştirilmesinde bu haktan yararlanmayı zorlaştırıcı ve zayıflatıcı düzenlemelerin anayasaya aykırı olduğu,  sağlık hizmetinin ertelenemez ve ikame edilemez bir özelliğe sahip olduğu belirtilmiştir.

Gerekçede, insanın en temel hakkı olan sağlıklı yaşam hakkı ile bu yaşamın sürdürülmesindeki yeri tartışmasız olan hekimin statüsünün bu çerçevede değerlendirilerek diğer kamu görevlileri ile bu yönden farklılığın gözetilmesi gerektiği, bazı dallarda uzman hekimlerin sayıca az olduğu, kamunun yanında özel sağlık kuruluşlarının da bu dallarda uzman hekimlere ihtiyaç duymasının, hekimlerin mesleğini mesai saatleri ile sınırlı olmaksızın yaygın bir şekilde icra etmelerini gerekli kıldığını belirtmiştir.

Gerekçeli kararda, hekimlerin diğer kamu görevlilerinden farklı bir konuma sahip oldukları, hekimlerin mesleğini mesai saatleri ile sınırlı olarak sürdürmelerinin mümkün olmadığı, hizmet ihtiyacının karşılanması için mesai saatleri sonrasında mesleğini icra etmelerinin gerekli olduğu belirtilmiştir.

Kararda, hekimlerin mesleki faaliyetlerini kanunda belirtilen kurumlardan yalnızca birisinde icra edebileceğinin belirtilerek herhangi bir istisnaya yer verilmeksizin düzenleme yapılmasının anayasaya aykırı olduğu belirtilmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin bu gerekçesi, hekimlerin mesai saatleri sonrasında serbest meslek faaliyeti icra edebileceğini düzenlemekte olup Sağlık Bakanlığı’nın değerlendirmelerini de dayanaksız bırakmaktadır.

KURUM HEKİMLERİ

7-) Mahalli idareler ile kamu kurumlarında görev yapan ve maaş dışında başka bir yan ödemesi bulunmayan kurum hekimlerinin işyeri hekimliği yapabileceğine ilişkin  düzenlemenin anayasaya aykırı olmadığı, yasa koyucunun kurum hekimlerini özendirmek ve bu hekimlerin maddi yönden mağdur olmalarını engellemek amacıyla  bazı istisnalar getirmesinin hukuka uygun olduğu belirtilmiştir.

ZORUNLU MALİ SORUMLULUK SİGORTASI

8-) Gerekçeli kararda, zorunlu mali sorumluluk sigortasında primlerin yarısının hekimler tarafından ödeneceğine ilişkin düzenlemenin anayasaya aykırı olmadığı belirtilmiştir. Gerekçeli kararda,  dünyadaki bir çok ülkede sigorta uygulaması açısından farklı örnekler olduğu, yasa koyucunun karma bir yapı belirlediği, yanlış uygulamalar sonucu oluşacak riskin paylaşılmasında hekimlerin katkılarının olmasının yasa ile getirilen zorunlu mesleki mali sigorta sisteminin doğasına uygun olduğu, mesleki mali sorumluluk sigorta primlerinin yarısını ödemek suretiyle de olsa sorumluluğa katılmanın hekimler için getirilmiş bir güvence olarak görülmesi gerektiği belirtilmiştir.

RADYOLOJİ ÇALIŞANLARININ ÇALIŞMA SAATLERİ

9-) İyonlaştırıcı Radyasyonla çalışan personelin çalışma süresinin haftalık 35 saate çıkarılmasına, personelin yönetmelikte belirtilecek radyasyon dozu limitlerinde çalıştırılacağına,  doz limitlerinin aşılmaması için gereken tedbirler ile aşıldığı takdirde izinle geçirilecek sürelerin yönetmelik ile belirleneceğine ilişkin düzenlemenin anayasaya aykırı olmadığı belirtilmiştir.

Gerekçede, radyasyon doz limitlerinin çalışılan kurum veya bölüme göre farklılık gösterebileceği, teknolojik gelişmelerle de bu limitlerin zaman içinde değişmesinin olası olduğu, bu nedenle radyasyon doz limitlerinin belirlenmesi veya bu limitlerin aşılmaması için alınacak önlemlerin tespitinin idareye bırakılmasında anayasaya aykırılık olmadığı belirtilmiştir.

TSK’DA GÖREVLİ HEKİMLERİN TAZMİNATLARI

10-) TSK’ da görevli hekimlerin tazminatlarının belirlenmesine ilişkin düzenlemenin anayasaya aykırı olmadığı, çalışan personele ücret veya benzeri bir ödeme yapılması öngörülür iken hizmetin niteliği ve niceliği yanı sıra ülkenin ekonomik ve mali kaynaklarını gözeterek tavan sınır belirlemesinin yasa koyucunun takdir yetkisi içinde olduğu belirtilmiştir.

ASKERİ SAĞLIK KURUMLARINA GÖREVLENDİRME

11-) GATA komutanlığına bağlı eğitim hastaneleri ile askeri tıp fakültesinde öğretim üyesi veya tabip ihtiyacı doğması halinde, bu ihtiyacın giderilmesi için Sağlık Bakanlığı ve YÖK tarafından öncelikli olarak görevlendirme yapılacağına ilişkin düzenlemenin anayasaya aykırı olmadığı, bazı zorunlu hallerde sağlık hizmetlerinin aksamadan yürütülmesi için kamu çalışanlarının başka bir kurumda geçici olarak görevlendirilmesinin zorla çalıştırılma olarak nitelendirilemeyeceği  belirtilmiştir.

 

 

Bu haber 9108 kez okunmuştur.