Bir Yazar Hekim Daha Seslendi...

26.11.2010

 Değerli meslektaşlarımız,

 
"Yazar Hekimler Sesleniyor" etkinlik dizimizin 24 kasım 2010'daki konuğu Dr. Eren AKÇİÇEK'ti. 
 
İzleyenler eşsiz bilgilerle donandılar. İzleme fırsatı bulamayanlar ise çok şey kaçırmış oldu.
 
Her ne kadar bu önemli konuşmayı konuşmacı kadar iyi aktaramayacağımızın bilincinde olsak da , kimi başlıklarıyla hiç olmazsa özetini  paylaşmanın yararlı olacağını   düşündük.
 
Saygılarımızla.
 
İzmir Tabip Odası
 

BİR KALPAKSIZ  KUVVACI (*):

DR. EREN AKÇİÇEK!

Öğretmenler Günü’nün akşamına denk düşen “Yazar Hekimler Sesleniyor” etkinliğimizin ikincisinde konuğumuz aynı zamanda odamız üyesi de olan Dr. Eren AKÇİÇEK’ti.

Öngörümüzde yanılmadık! Son derece etkileyici ve bilgilendirici bir konuşma yaptı.

Türkiye’de Atatürk konusunda araştırmaya ilgisiyle bilinen 3 hekimden söz etti. Dr. Utkan KOCATÜRK ,Dr. Tuna YILMAZ ve Dr. Eren AKÇİÇEK! Samsun’a çıkanları taşıyan Bandırma gemisindeki 22 kişiden 3’ünün hekim olduğunu anımsadığımda bu sayı “tıbbiyeli” topluluğu için son derece az göründü gözümüze.

Kitapları ve tasarımlarından da söz eden Dr. Eren AKÇİÇEK sıkça karşılaştığımız yanlışlara da değinme gereği duydu sunusunda.

Karşıdevrim’in sesi olan Mustafa filmindeki “karanlıktan korkan Mustafa Kemal” saçmalığına da yanıtı vardı Eren hocanın. Mustafa Kemal karanlıktan korkmuyor, karanlığı sevmiyor. Yaşamı boyunca çevresine yaydığı aydınlık bu durumun önde gelen kanıtı değil mi?

İpek Çalışlar’ın Latife Hanım kitabında yer verildiği gibi Atatürk’ün Çankaya’da beslediği köpeğe Trikopis adını takması da söz konusu değil. Tersine çevresindekilerin bu yöndeki tercihi Atatürk’ü kızdırıyor. Köpeğinin adı FOKS! Anımsayalım! Atatürk Büyük Taarruz sonrasında ayaklarının altına serilen Yunan bayrağını çiğnemeyecek kadar da asil bir kişilik.

Akçiçek hocaya göre tarih konusundaki çalışmalarda hekimlerin tarihçiler karşısındaki üstünlüğü“empati” yapabilmelerinden kaynaklanmaktadır.

Mustafa Kemal soran, sorgulayan, her söylenene inanmayan birey yetiştiren bir eğitim sisteminden yanadır. Bir başka deyişle, yanıtları hazır olan sorular değil de yanıtları bilinmeyen sorular üreten bireylerin özlemcisidir!

Bulgar-Türk savaşındaki yenilgiye ilişkin saptaması da önemsenecek boyuttaydı hocanın! Bu savaşı kazanan Bulgarların dinsel önderleri eğitimi ve aydınlanmayı öncelerken o dönemin Osmanlı anlayışını anımsamak her şeyi anlamamıza yetip de artacaktır bile.

Eren hoca, Latife Hanım konusunda Latife Hanım Köşkü sorumlusu Ahmet GÜREL ile birlikte yayıma hazırladıkları ve İş Bankası Yayınları’ndan çıkacak kitabının da muştusunu paylaştı bizlerle.

2011’deki kitap tasarımı ise üzerinde çokça spekülasyon yapılan Atatürk’ün Hastalıkları!

Çok etkileyici ve bilgilendirici sunumdan sonra etkileşimli bölüme geçildi.

İlk olarak söz alan Dr. Baha TANELİ  bir çok kaynakta yer alan “Atatürk bebekliğinde çok ağlarmış” bilgisine açıklık getirdi. Sanılanın tersine Atatürk’ün çocukluğunda yoksun ve yoksul bir yaşam sürmediğini ; fiziksel ve tinsel gelişimine fazlasıyla yeterli koşullarda yaşadığına vurgu yaparak önemli bir konuya açıklık getirmiş oldu.

Bir başka önemli bilgi de, Baha hocanın eşi Nevbahar hocamızın 4 Kasım 1953’te Atatürk’ün naaşının ebedi istirahatgâhına indirilmesinden önce son kez görülmesine tanıklık etmiş olmasıydı. Bir üyemizin bu son derece önemli konumu çoğumuzun ilk kez öğrendiği bir önemli bilgiydi.

Hem Baha hem de Nevbahar hocalar Atatürk’ü sağlığında görmüşler.

Dr. Akçiçek, Cumhuriyet tıbbı konusunda da cılız bilgilere sahip olduğumuza vurgu yaparak bu konunun hatırı sayılır yayınlarda bile bir sayfayı aşmadığı bilgisini paylaştı izleyenlerle.

Söz alan Erdener ÖZER, bu akşamki etkinliğin Atatürk konusunda doğru bilgilenme adına önemli olduğuna değindi.

Ali GÜL, “Karşıdevrim”in son aşamaya eriştiğini ve bu ciddi durum karşısında önemli bir görevle karşı karşıya olduğumuz gerçeğinin altını çizdi.

Sondan bir önceki sözü alan Onur BİLGİN hoca “sorumsuzluk” olgusu ve gerçeğine değinerek o her zamanki nezaketiyle hepimizi bu zorlu süreçte “sorumluluk” almaya çağırdı.

SON SÖZ : Eren AKÇİÇEK hoca, “Tıp doktoru aydın ve entelektüel olmalıdır!” diyerek önümüzdeki görevi tanımlamış oldu.

(*) : “Kalpaksız Kuvvacı” nitelemesi izleyenler arasındaki meslektaşımız Dr. Ramazan İNCİ’ye aittir.

 

Bu haber 2195 kez okunmuştur.