Aydınlanma Savaşçısı Bir Hekim :
Prof. Dr. Coşkun Özdemir
Bir çok şekilde tanımlanabilse de Coşkun ÖZDEMİR hocamız; kararlı, dik duruşlu ve aydınlanma savaşçısı onu en iyi anlatan sıfatlar olacaktır.En az bunlar kadar önemli olan bir başka özelliği de yalnızca akıl ve bilimi rehber edinmesidir diyebiliriz.
1929 Şanlıurfa doğumludur. Kendi döneminde Nöropsikiyatri olan uzmanlığı ilerleyen yıllarda Nöroloji’ye ve onun da alt dalı olarak kas hastalıklarına odaklanacaktır.
81 yaşında hem mesleğini, hem öğretmenliğini, hem kas hastalıkları derneği aracılığı ile sosyal sorumluluklarını hem de bu zorlu süreçte aydın olmanın kaçınılmaz gereği olan aydınlanma savaşçılığını milim sapmaksızın sürdürüyor.
İzmir’e gelmişken odamıza konuk olma isteği bizleri bir yandan onurlandırırken diğer yandan da heyecanlandırdı.
Kaldığı otelden odamıza doğru yürürken başladı söyleşimiz. Dinlencesi sırasında görüştüğü Muğla’daki meslektaşların günde 70-80 hasta bakıyoruz sözlerini anlamakta güçlük çektiğini bu bakışın olsa olsa hastaların “yüzüne bakış” olabileceğini dile getirdi. Böyle bir ortamda iyi ki ileri görüntüleme ve laboratuar incelemeleri var diyesimiz geldi. Belli ki, performans sistemi bir yandan savurganlığı diğer yandan da yozlaşmayı tetikliyordu.
Odamızın bulunduğu Nusret FİŞEK sokağına girdiğimizde; tam bir Cumhuriyet devrimcisi olan Fişek’in Coşkun hocanın akademik yaşamdaki yolunu çizmesindeki katkısını öğrenerek Nusret hocayı da saygı ve sevgiyle anmış olduk.
Odamıza vardıktan sonra söyleşimizi koyulaştırabilirdik.
Bir bakıma zaman tünelinde yolculuk yaptığımız da söylenebilir. Söyleşi Başkan Erdener Özer, Genel Sekreter Ceyhun Balcı, Yönetim Kurulu Üyesi Ali Gül, önceki Genel Sekreter Mete Güzelant ve meslektaşımız Dr. Güney Toprak’ın da katılımı ile sürdü.
1940’ların Urfa’sında tiyatro gösterileri ve yüzme havuzlarında spor yapan insanlardan söz eden Coşkun hoca bugün yalnız Urfa’da değil yurdun başka bir çok köşesinde yaşanmakta olan gerileyişe de hayıflanır gibiydi.
O yılların fotoğrafları da çok şey anlattı bizlere. Fotoğraf karelerine giren kadınlar , erkekler ve hatta çocuklar yalın ama çağdaş görünümleri ile Cumhuriyet Türkiye’sinin başarısını yansıtmaktaydılar. O resimlerdeki kadınlara değinmemek onlara haksızlık olur. Özgüvenli, gururlu ve erkekle eşit konumda olmanın verdiği dik duruşun gözlere yansıyan pırıltısı her şeyi söze gerek bırakmayacak şekilde anlatmaktaydı.
Coşkun hoca 33 kez ABD’ye gidip geldiğinden ve bir çok seferinde uzunca süreler kaldığından söz ederek biraz olsun ABD irdelemesi yapma gereği duydu.
Dünyadan ve belki ülkesinden habersiz insan yığınlarına karşılık en çok bilimin üretildiği, en çok Nobel ödülünün kazanıldığı bir avuç seçkinin sağladığı başarılarla tırmanılan doruk çelişkiler yumağını çok iyi ortaya koymaktaydı ona göre.
Kas Hastalıkları Derneği aracılığı ile kas hastaları için verdiği savaşıma gelince; henüz tedavisi olmayan bu hasta grubunun kötü niyetli hekimlerce sömürüldüklerini; yine o kötü niyetli hekimlerin başta kök hücre aktarımı ve akupunktur olmak üzere kas hastalıklarını tedavi ettiklerini savladıklarını öne sürdüklerini duyduğumuzda her birimizin içinden “bu kadar da olmaz!” demek gelmiş olmalıdır. Bu tip hekimlerin bu türden etkinliklerini hiçbir engel ile karşılaşmaksızın sürdürebiliyor oluşları asıl odaklanılması gereken güncel sorundu.
Yine, bu hasta grubunun içinde bulundukları özel konum gereğince önde gelen gereksinimi “evde bakım” koşullarının oluşturulmasıdır diyerek bir başka önemli konuya vurgu yaptı Coşkun hocamız. Bu gereksinimin giderilmesinin ise eğitilmiş ve öğretilmiş sağlık çalışanları ile başarılacağı da kuşku götürmez bir gerçek olarak çıkmış oluyordu karşımıza.
Şu an için öncelikli hedefinin “evde bakım” bağlamında farkındalık ve bilinç oluşturmak olduğunu vurgulayan Coşkun hoca, Oxford’dan gelen yardım ve desteğin yurtiçinden sağlanmasında güçlük yaşandığını üzülerek dile getirmek durumunda kaldı.
Üç saati aşkın zaman su gibi aktı. Söyleşimiz belki bir bu kadar daha sürebilirdi. Her güzel şey gibi bu söyleşinin de sonuna gelmiştik.
Günün sonunda bizler İzmir Tabip Odası olarak hiç bitmeyen enerjisi ile gecesini gündüzüne katarak hastalarına ve içinde yaşadığı topluma sürekli bir şeyler vermeye çalışan aydınlanma savaşçısı Coşkun Özdemir hocamıza destek olma gereği görevini çıkarttık kendimize.
Kas hastaları için çok önemli olan “evde bakım” konusunda İzmir’de ve elbette Ege bölgesinde bir bilinç ve farkındalık oluşturma doğrultusunda yapılacaklar ilk adım olabilir diye düşünmekteyiz.
Bu çabaları uzmanlık dernekleri, İl Sağlık Müdürlüğü ve yerel yönetimlerle birlikte vermenin önemli kazanımlar sağlayacağını düşünüyoruz.
Kararlı, dik duruşlu ve aydınlanma savaşımını yaşam biçimine dönüştürmüş Coşkun Özdemir hocamıza odamıza konuk olarak bizleri onurlandırdığı için saygı ve şükranlarımızı sunuyoruz.
İzmir Tabip Odası
05.10.2010 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Haberi
KAS HASTALIKLARI
Hemşirelere evde bakım kursu
İstanbul Haber Servisi - Türkiye Kas Hastalıkları Derneği, ülkemizde kas hastalarının bakımları ve ihtiyaçları için gerekli olan ekibi yetiştirmek amacıyla dün 1 hafta sürecek olan evde bakım kursu başlattı. İngiltere Oxford Üniversitesi evde bakım hemşirelerinden Rachael Marsden ile Heather Ryan’ın verdiği kurslara 20 hemşire katılacak. Kurs sonrasında kas hastaları konusunda eğitim alan kursiyerleri solunum, beslenme, yutma problemi gibi sorunları olan hastalara evde bakım hizmeti sunacak.
Türkiye Kas Hastalıkları Derneği’nin organize ettiği ve derneğin Yeşilköy’deki binasında verilen kurs, Uluslararası ALS/MND Derneği’nce finansa ediliyor, İstanbul Üniversitesi (İÜ), Florence Nightingale Hemşirelik Yüksekokulu ile Oxford Üniversitesi’nin de desteği ile gerçekleştiriliyor.
6 hemşire eğitildi
Türkiye Kas Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Coşkun Özdemir, ülkemizdeki kas hastalarının sayılarının yüz binleri bulduğunu, hastalar içinde yaklaşık 5 bininin ALS hastası olduğunu ve genellikle bu hastaların bakıma ihtiyacının bulunduğunu söyledi. Özdemir, benzer kursun geçen yılda yapıldığını ve 6 hemşirenin eğitildiğini, bu yıl da İÜ Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet ve Florence Nightingale Hemşirelik Yüksekokulu’nun desteği ile kursiyerlerin sayısının 20’ye ulaştığını anlattı. Özdemir, bu kursların Türkiye için bir model olacağını belirtti. Özdemir “Kursların sürekli hale gelmesini, yalnız İstanbul ile sınırlı olmayıp Anadolu’da da yaygınlaştırılmasını bekliyoruz. Sağlık Bakanlığı da bu kursa kendi hemşirelerini gönderiyor” dedi.