"Torbalı' ya Mektup"

10.08.2010

 

 

Değerli meslektaşlarımız,

Yazılı olanıyla, görsel-işitsel olanıyla ve elbette günümüzde son derece yaygınlaşmış olan sanal olanıyla medya dördüncü güç olarak tanımlanıyor. Medyanın öncelikli işlevi haber vermek ve bununla da kalmayıp eleştirmek ve sorgulamak olduğuna göre bu alandaki her türlü etkinliğe hoşgörü ve anlayışla yaklaşmak gerekiyor.
Ancak, bu anlayış ve hoşgörünün bir koşulu olmalı! Çoğu zaman göz ardı edilen bu koşul doğru, çarpıtılmamış ve kirletilmemiş bilgiye dayanan haber ve eleştiridir gerekliliğidir.

Bu önemli koşul yerine getirilmediğinde medya “dördüncü güç” olmaktan çıkıp kıran, döken ve dolayısı ile de inciten bir kimliğe bürünüyor.

Geçtiğimiz günlerde sanal medyada Torbalı Devlet Hastanesi’nde özveriyle çalıştığını bildiğimizi meslektaşlarımız ve o meslektaşlarımızın çalıştığı kurumu hedef alan bir yazı yer almış. Bir meslektaşımızın uyarısı ile haberdar olduk. Kendisine İzmir Tabip Odası yönetimi olarak bir yazı yazdık.

Bu yazıyı Torbalı Devlet Hastanesi’ndeki meslektaşlarımızın yanı sıra İl Sağlık Müdürlüğü yetkilileri ile de paylaştık.

Siz saygıdeğer üyelerimizin bilgisine de sunuyoruz.

Tüm meslektaşlarımızın aklından çıkartmamasını dilediğimiz bir ilkemiz var :  “Hekimler ve hekimlik neredeyse biz de orada olmayı görev biliyoruz. Gücümüz yettiğince bu ilkeyi rehber edinmeyi sürdüreceğiz”

Saygılarımızla

İzmir Tabip Odası

 

Saygıdeğer köşe yazarı,

Çağımıza ad vermeye çabalayan sayısız niteleme duyarız. Bunlardan biri de çağımızın iletişim çağı olduğudur. Bu saptamanın doğruluğu tartışılabilirse de çağımızda iletişimin ve bu iletişimin ana kaynaklarından olan basının giderek dördüncü güç olarak da algılandığını söyleyebiliriz.

Bu yazı size İzmir Tabip Odası adına ulaştırılmaktadır. Bu bağlamda yazımızın içeriğinin odamızın kurumsal görüşü olduğu bilgisini paylaşmayı önemsiyoruz.

http://www.egehaberi.com.tr/2010/07/21/ilgililere/ adresine tıklanarak erişilebilen yazınızdaki, bir gazetenin köşe yazısında bulunmaması gereken, ilkokul öğrencilerinin bile yapmayacağı dil bilgisi ve anlatım hatalarını bir tarafa bırakarak, içeriğine ilişkin bazı eleştirilerimizi sizinle paylaşmayı uygun görüyoruz.

Bu eleştirilerimiz yasak savmaktan çok yapıcılık ve yol göstericilik içereceği için  bilgi ve belgeye dayanacaktır.

Bir kez daha vurgulamakta yarar var. Medya dördüncü güç olarak yaşamda karşılaştığımız her türden olumsuzluk ve sorunun çözümünde önemli bir aygıttır. Ancak, bu aygıtın da ölçülü ve insaflı kullanımı göz ardı edilmemesi gereken ilkelerdendir.

Anlaşıldığı kadarı ile yazınızda Torbalı Devlet Hastanesi’nde size göre yaşanmakta olan kimi sorun ve olumsuzluklar dile getirilmektedir.

Ancak, örneğin Acil Servis’teki oturma gruplarının boşluğu da sorun gibi sunularak yazıya konu edilmektedir. Oysa, bu durum sorun olmak bir yana bir olumluluk göstergesi sayılmalıdır.

Torbalı ilçemizde acil servise başvuru gerektiren durumların seyrelmesi eleştirilmekten çok sevinilmesi gereken bir durum olsa gerektir. Diğer yandan, bu seyrelme acil servisin son derece hızlı ve sonuç alıcı bir çalışma sergilediğinin de göstergesi olabilir. Bu da eleştiri değil övgü gerektiren bir durumdur. O halde biz de soralım! Yazınızda öne sürdüğünüz üzere acil serviste acil müdahale görmesi gerekip de bu hizmeti alamayanların olduğuna tanıklık mı ettiniz? Böyle bir tanıklığınız olduysa söz konusu duruma ilişkin olarak ilgililere başvuruda bulunmuş olmanız ve bu başvurunuzun sonucunu da dayanağınız olarak paylaşmanız gerekmez miydi?

Diğer yandan, “aksi halde bu ilçemiz yakında kaos ortamına dönecek ve bu işten hastanemizde görevli fakat görevini yerine getirmeyen tüm doktorlar ve yöneticiler elbette zarar göreceklerdir!”  şeklinde oluşturmuş olduğunuz tümceler bizlere sizin bir gazeteci olmaktan çok yürütme mensubu olduğunuzu çağrıştırmıştır. Bir gazeteci her türden aksaklık ve sorunu dile getirme hakkına sahip olmakla birlikte kamu görevlilerini tehdit etme işleviyle de mi donatılmıştır? Doğrusu öğrenmek isteriz!

“Peki, hastanemizden kaç kişi tam manasıyla hizmet alabildi?” tümcenizle de dayanaksız bir yargıda bulunduğunuzun farkında mısınız?

Sürdürelim !”Torbalı’mızın nüfusu 150 bin gibi bir rakama yaklaşmışken sekiz tane müdahale birimi olan ve 2-3 tane doktoru olan bir acil Torbalı’mıza yakışıyor mu?” tümcenizle de bir yargıda bulunduğunuzun ve acil serviste görevli hekim sayısının yetersizliğine gönderme yaptığınızın farkında mısınız? Az önce, acil servisteki oturma gruplarının boşluğunu da yakınma konusu yapan siz değil miydiniz? “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!” demek hakkı doğmuş olmuyor mu bizlere de?

Gecenin bir yarısı burnu akan vatandaş karnesini eline aldığı gibi acil servise gidiyor. Ama bir kalp krizi geçiren vatandaş hastaneye gittiğinde sıra bekletiliyor” saptamanızla her ne kadar hekimler dışında vatandaşlara da suçlama yöneltiyor görünmekle birlikte hem bir kurumunu hem de o kurumun özverili hekimlerini suçladığınızın farkında mısınız? O halde soralım elinizde bilgi ve belge var mıdır?

“17.07.2010 günü oğlum bacağının üzerine düştü. Sonucunda ayağının üzerine basamadı. 20 aylık bir bebek bundan dolayı acı çekiyor. Bizde her vatandaş gibi ilk olarak soluğu hastanemizin acil biriminde aldık. Acil Servise girdiğimiz gibi resmen şok oldum. Bir sürü insan orada sırada bekliyor. Ben belki orada gerçekten ihtiyaç sahibi olan insanların önüne geçerek acil birimine girdim” diyerek bir deneyiminizi paylaşmaktasınız. Anlaşılan az önce bomboş olan acil bir anda kalabalıklaşmış. Gerçekte de öyledir. Dakikalarca boş olan acil servisler kimi zaman dakikalar içinde “iğne atsan yere düşmez” örneğiyle uyumlu şekilde kalabalıklaşıverir.

“Müdahale edileceğini zannettiğim birimdeki doktor olan vatandaş (rica edin bakayım) dedi’’ tümcenizde söz konusu hekimi ‘’küçümseme ve aşağılama’’ amacı sezilmektedir. Bir hekimi bu şekilde küçümseme hakkınızın olmadığını hatırlatmak isteriz. Ayrıca onun sizi ‘’nezakete’’ davet etme gereği duymasının nedenleri de yazınızı okuyanların merakını uyandırmaktadır.  

‘Takdiri okuyuculara ve yukarıda yazdığım sorumlulara bırakıyorum. Ben oğlumu veya yakınımı İzmir’deki bir özel hastaneye götürebilirim. O gece de öyle yaptım. Özel bir hastaneye götürdüm ücretini ödedim. Hizmet aldım. Hastanemizden alamadığım hizmeti orada aldım ben. Bunun için hem çok mutluyum hem de çok üzüntülüyüm. Yetmiyor efendiler, ne bu hastane Torbalı’mıza yetiyor, ne de bu hastanedeki başhekim, başhekim yardımcıları ve doktorlar yetmiyor” tümceleri ile hem kurumu hem de o kurumun saygın çalışanlarını ne de güzel yargılayıp zan altında bırakıyorsunuz. Dayanağınız var mı diye sormayalım mı?

“Saat 15.00’de hastaneye gidin polikliniklerde hizmet alamıyorsunuz. Sabah 8.30’da mesai başı yapması gereken doktorlar saat 9.00′da hastaneye geliyorlar, anca ayılma turları atıp kahvelerini içiyorlar, sonrasında ise hastalara hizmet edemiyorlar. Etmiyorlar…” diyerek de saygı sınırlarını zorlamayı sürdürmekte sakınca görmüyorsunuz anlaşılan. Ayılma turları atanlar, bayılmışlar mı ki, ayılma çabası içindeler? Neden bayılmışlar da ayılmaya çalışıyorlar? Bir bildiğiniz var da okurlardan mı saklıyorsunuz?

“Ben bu hastanenin yönetim kadrosunda gönüllü olarak yer almak istiyorum. Sözde hastanemize yardım etmek için kurulan ve başkanı da Ayrancıların Eski Belediye Başkanı olan kişi ne hastanemize yardım ediyor ne de hastanemiz adına bir şeyler yapıyor. Bu derneğin yönetimini bırakın efendiler. Sorun memleket sorunu Torbalı’nın sorunu” sözlerinizden de sağlık hizmeti sunumunun kimlerin sorumluluğunda olduğunu bilmediğinizi anlamış olmaktayız. Oysa, bu konuda bir eksiklik ya da aksaklık varsa, tek yetkili ve etkilinin Sağlık Bakanlığı  ve onun ilimizdeki uzantısı olan Sağlık Müdürlüğü olduğunu anımsatmakla yetinelim.

“Koskoca 650 büyük fabrikanın bulunduğu 150 bin nüfusun olduğu Torbalı’da bu hastaneye hizmet edemiyorsanız bırakın gidin. Hastanemizin başhekimi yönetimiyle acilen toplanıp yapabileceklerini kararlaştırsın. Eğer yapacakları bir şey yoksa da acilen istifa etsinler. Torbalı zamanı geldiğinde sizden bunun hesabını soracaktır” sözlerinizden de tehdidi iş edindiğiniz izlenimi ediniyoruz ne yazık ki.  Acilen istifa istemek  ya da hesap sormak gibi eylemler için gücünüzü nereden aldığınızı öğrenmek isteriz.

“Ben hastanemize bir çivi çakıldığını görmüyorum. Hastanede yatan hastalar sıcaktan bunalım geçiriyor. Ama alt yapı müsait değil diyerek bu insanları serinletmesi gereken klimalar makam odalarını serinletiyor.”
“Sayın Kaymakam Bey, Sağlık Grup Başkanı ve İl Sağlık Müdürümüz bir an önce Torbalı’mızın bu hastane sorununa çözüm bulunuz. Bu sorun artık her geçen gün büyüyor. Yakında önü alınamayacak bir sorun olacak. Zaman geçmeden ya mevcut binaya iyileştirme yapmalı, ya da yeni bir bina için gerek hükümet kanalıyla gerekse yerel imkânları kullanarak bir şeyler yapmalı. Ama bir şeylere başlamanın vakti geldi geçiyor. Sizlerden bu hizmeti artık acil gündem maddelerinize almanız için ricada bulunuyoruz”
 şeklindeki sözlerinizden doğru makam ve kuruma seslendiğinizi görmek bizleri özellikle mutlu ediyor.  Bu kez hekimler boy hedefiniz olmaktan kurtulmuş her nasılsa!

Yazınızın son bölümünde ardışık olarak sıraladığınız kimi sorulara diyeceğimiz yoktur. Son derece ciddi aksaklık ve eksiklik göstergesi sayabileceğimiz bu sorulara ilişkin kanıtlarınız ve dayanaklarınız var mıdır? Varsa, bunları yetkililerle paylaştınız mı diye de sormak durumundayız.

Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi medyanın çağımızın dördüncü gücü olduğuna ilişkin kuşkumuz yoktur. Ancak, her güç gibi medyanın da sınırlı, sorumlu ve yükümlü gibi davranmasını da beklemek en doğal hakkımız olsa gerektir.

İzmir Tabip Odası

 

 

Bu haber 2566 kez okunmuştur.